ROMAN NEDİR?

Roman ve Hikaye Arasındaki Farklar

Romanın özellikleri

Uzun anlatıma dayalı edebiyat türlerinden roman, olmuş veya olabilecek olayları, yer, zaman ve şahıs kadrosu bütünlüğü ve uyumu içinde ve de okuyucuyu çekebilecek nitelikte merak unsurları ile uzun hikaye tarzında okuyucuya sunan bir edebiyat ve sanat eseridir.

Romanın kurgusunu oluşturan dört temel unsur; yer, zaman, olaylar örgüsü ve kişi kadrosu bunu hayatın içinden çıkan bir edebi tür durumuna getirir. Öte yandan uzun soluklu bir edebiyat ürünü olan romanı bir anlatım ustalığı veya sanat becerisi olarak da değerlendirmek yerinde olur. Roman, gerek anlatım tarzı gerek düz yazı oluşu gerekse üslup özelliği ile hem eski hikayelerimizden hem masal türünden hem de mesnevi tarzı manzum hikayelerden oldukça farklı bir yapıda karşımıza çıkar.

Edebiyat türlerinin kendine göre ayrı ayrı, kendi estetik yapıları çerçevesinde özellikleri ve güzellikleri, değişen ölçüleri, teknikleri ve anlatım yolları; dış dünya ile özellikle de okuyucu ile iletişim kurmada farklı konumlan vardır.

Roman Türünün Özellikleri

1-        Roman sanatı, uzun anlatıma dayalı bir edebiyat türüdür.

2-        İnsanın yaşayabileceği olaylar, hayatta karşılaşabileceği durumlar, zevkler, sevinçler, üzüntüler, mutluluklar, aşklar, nefretler, sevgiler, kıskançlıklar, aşırı tutkular, insana ve hayata özgü pek çok değerler olarak aklımıza ne gelirse gelsin, hepsi ayrı ayrı, başlı başına bir romanın konusunu oluşturur.

3-        Yalnızca insanla mı ilgili; elbette değil. Sosyal gerçekler, ideolojik oluşumlar, değişik fikir hareketleri, toplumsal değer yargıları, tarihi olaylar ve şahsiyetler, savaşlar gibi pek çok olguları da romanın konuları arasında yer alır.

4-        Romanlar farklı özellikleri nedeniyle türlere ayrılır. Örneğin; sosyal roman, toplumsal roman, psikolojik roman, gerçekçi roman, realist roman, romantik roman, macera romanı, tarihi roman gibi.

5-        Roman sanatında kişi ve olay betimlemeleri büyük bir yer tutar. Özellikle şahısların hem dış hem de iç tahlilleri ayrıntısı ile verilir.

6-        Romanlarda olaylar karmaşıktır. Olaylar neden sonuç ilişkisi ile birbirine bağlıdır.

7-        Romanlar birden çok bakış açısı ile yazılır.

Roman Türünün Tarihsel Gelişimi

Geleneksel hikaye anlayışımız, anlatı geleneğimiz masallara dayanır. Bu anlayışta olaylar gerçeklik çizgisinden uzaktır. Birçok anlatımda hicviyede bulunmanın ağır yer tuttuğu görülür. İlk romanımız Taaşşuku Talat ve Fitnat geleneksel kurallarla yazılmıştır. Bu anlayışını aşan ilk romanımız Namık Kemal’in İntibah’ıdır. Ancak Ahmet Midhat’ın, kendi hikaye etme geleneğimiz ile batı romanının her çeşidini ve tipini karıştırarak roman diye bize sunma gayreti yoluyla verdiği örnekleri bir yana bırakırsak; Recaizade M. Ekrem’in Araba Sevdası ilk realist roman örneği olarak kubul ederiz. Bizde batılı roman sanatının ilk örneklerini Halit Ziya Uşaklıgil’de görmeye başlarız. Mai ve Siyah Batı ölçülerinde ilk romanımızdır.

20. yüzyılın başından, daha doğrusu ilk çeyreğinden başlayarak özellikle yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinden de kaynaklanan bir ivme ile Türk romanı, bu sözünü ettiğimiz değişme ve ivmenin güzel örneklerini verir. Yakup Kadri’nin, sosyal ve toplumsal değişmeleri eleştirel bir tavır ile romanlaştırması, Halide Edip’in iki ayrı kültür dünyasını yüz yüze getirerek yeni değerler ve sentezler peşinde koşması, Reşat Nuri’nin yeni değişim ve oluşum sürecinde sürekli eğitimi ön planda tutması ve bunları romana aktarması sanırım tesadüfi bir durum ve oluşum değildi.

Özünü, “dilde ve edebiyatta milli benliğe dönüş” felsefi biçimiyle oluşturan Milli Edebiyat anlayışının desteklediği, yüreklendirdiği ve beslediği Cumhuriyet edebiyatımız, belki en verimli, en soluklu ve en hızlı sonuç aldığı edebi tür olarak romanı ön plana çıkarır. Cumhuriyet ruhu ile başlayan bu çıkış, 1930’lu yıllarda önce “memleket edebiyatı” ile başlar, sonra “Anadolu romanı” terimi ile gerçek oluşumunu yakalar. Ne var ki “köy romanı” ile de işin dozu kaçırılır.

Gene de şunu da vurgulamakta yarar var: Türk romanı, yüzyılın ikinci yarısından sonra öteki edebi türlere göre büyük aşama kaydeder; bizdeki kısa geçmişine göre okuyucuyu ve edebi çevreleri peşinde sürüklemeyi bilir. Alabildiğine geniş okuyucu çevresi, hatta çevreleri yakalar. Romanın konuları olduğunca genişler; köyünden kentine, işçisinden aristokratına, öğrencisinden öğretmenine, ailesinden devlet yapısına, yakın geçmişinden uzak tarihine kadar konu zenginliği, Türk romanında kendisini gösterir. Üstelik o ölçüde de değişik tipler ve şahıs kadrosu ile yüz yüze geliriz. Nitekim bu aşamalar ve gelişmeler Türk romanını çağdaş çizgiye ulaştırmıştır. Bu başarı yazarlarımızın Edebiyat dünyasında büyük ödüllerin kazanılması bu durumun açık göstergesidir.

Türk romanının olgunlaşmasında emeği geçen sanatçıları da şöyle sıralayabiliriz: Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Peyami Safa, Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi Tanpmar, Kemal Bilbaşar, Kemal Ta- hir, Orhan Kemal, Orhan Hançerlioğlu, Samim Kocagöz, Tarık Buğra, Cengiz Dağcı, Yaşar Kemal, Abbas Sayar, Adalet Ağaoğlu, Oğuz Atay, Emine Işmsu, Sevinç Çokum, Selim İleri, Orhan Pamuk.

Roman İle Hikaye Farkı

Roman ile hikaye anlatı olarak birbirine çok benzemektedir.

1-        İki tür arasındaki en büyük fark anlatı uzunluğundadır. Romanlar hikayelere göre çok daha uzun anlatılardır.

2-        Uzunluk farkı nedeni ile romanlarda kişi, yer ve olay betimlemeleri hikayelere göre çok daha detaylı ve uzundur.

3-        Romanlarda kişi tahlilleri önemli yer tutar. Hikayelerde ise kahramanlar yüzeysel tanıtılır.

4-        Hikayeler kısa, romanlar uzun bir zaman dilimini anlatır.

5-        Hikayelerde bir, romanlarda birden çok bakış açısı kullanılır.

6-        Romanlar yer tasviri ile başlar, hikayeler ise olay tasviri ile başlar.

7-        Hikayeler kısa oluşları nedeni ile çarpıcı, ilgi çekici olaylardan bahsetmelidir. Romanlarda olay sayısı çoktur; olaylarda bu nitelikler aranmaz.

Roman Çeşitleri

Türk ve Dünya edebiyatında romanlar konularına ve yansıttıkları edebi eğilime göre iki guruba ayrılır:

1-)Konusuna göre;

a-) Macera romanları:  Bu romanlarda kahraman sürekli hareket halindedir. Olaylar dış mekanda geçer. Çevre sürekli olarak değişir. Romanda bilinmeze yolculuk ve gizemli olaylar ile okurun dikkati çekilir. Kişi ve mekan betimlemesi metnin bütününe yayılır.

Örnek: Monte Kristo Kontu / Alexandre Dumas, Don Kişot /  Cervantes, Hasan Mellah / Ahmet Mithat…

b-)   Psikolojik Roman: Bu roman türünde olaylar genellikle bir ve iç mekanda geçer. Kahraman sayısı sınırlıdır. Kişiler mekan ile birlikte betimlenir. Olaylardan çok kahramanların hayatlarına ve kişiliklerine yön veren duygular ön plana çıkarılır.   

Örnek: La Princesse de Clèves / Madame de La Fayette (Türün dünyada ilk örneğidir. Kıskançlık teması işlenmektedir.) Suç ve Ceza /  Dostoyevski, Zehra / Nabizade Nazım, Eylül / Mehmet Rauf…

c-) Tarihi Roman: Tarihi bir dönemin anlatıldığı romanlardır. Bu romanlarda tarihi olaylar temel alınır. Yazar bu olayları kendi hayal gücü ile, aslına bağlı kalarak, yeniden kurgular.

Örnek: Üç Silahşörler / Alexandır Dumas, Devlet Ana / Kemal Tahir…

d-) Sosyal Roman: Bu romanlarda aile ve toplum hayatı; gelenk, görenek, örf ve adetler gibi bireyin ve dolayısıyla toplumun davranışlarını şekillendiren kavramlar; göç, kültür şoku, geçim sıkıntısı gibi temalar ile toplumsal olaylar anlatılır.

Not: Töre romanları bu türün içinde değerlendirilmektedir.

Örnek: Sefiller / Victor Hugo, Gazap Üzümleri / John Steinbeck, Yaprak Dökümü / Reşat Nuri Güntekin…

e-) Bilim Kurgu Romanı: Gelişen bilimsel faaliyetlerin etkisi ile sayısı bir hayli artan romanlardır. Bu romanlarda olayların anlatımında bilimsel gerçeklere başvurulur. Her türlü olay veya olgu bilim ile temellendirilir. Uzayın keşfi, zaman yolculuğu, paralel evrenler ve uzayda yaşam başlıca temalardır. Macera romanlarına benzemektedir.

Örnek: Uzay Tacirleri / Cyril M. Kornbluth,

f-) Fantastik Roman: Bu romanlarda kişiler ve olaylar olağanüstü özellikler gösterir.  Romanlarda hem gerçek dünyada bir örneğini bulabileceğimiz kahramanlara hem de hayali, masalsı kahramanlara yer verilir.

Örnek: Yüzüklerin Efendisi / JRR Tolkien, Ouroboros Yılanı / E. R. Eddison

g-) Polisiye Roman: Bu romanlarda olaylar macera romanlarındaki gibi gizemli ve ilgi çekicidir. Olaylar polis, dedektif gibi kahramanların gözünde anlatılır.

Örnek: Morgue Sokağı Cinayeti / Edgar Allan Poe(ilk), Esrarı Cinayet / Ahmet Mithat(ilk)…

Bunlar dışında; korku, tezli, egzotik gibi roman türleri de bulunmaktadır.

2-) Edebi eğilime göre;

a-) Klasik Roman: Klasisizm, Eski Yunan ve Roma edebiyatına belli evrensel ilkelere bağlı estetik kaygının ön planda olduğu bir edebi akımdır. Klasisizmde yazar resmi ve ölçülü olmayı amaçlamaktadır. Bu anlayışla yazılan romanlarda tıpkı tiyatro türendeki eserlerde olduğu gibi sanatlı bir dil ile ve tarihi kahramanların yer aldığı olaylar anlatılmaktadır.

Örnek: Télémaque (Telemak)-Fénelon (Fenelon)

b-) Romantik Roman: Aşk ve fazilet duygularının ön plana çıkarıldığı romanlardır. Bu romanlarda kahramanlar aşk, bağlılık ve sadakat gibi duygular yönü ile karşılaştırılır. Kahramanların iyi ve kötü yönleri belirgindir. İyiler övülür ve yazar tarafından kollanır.

Örnek: Sefiller-Victor Hugo (Viktor Hügo), Pamela / Samuel Richardson

c-) Realist Roman: Romantik eserlerin yarattığı duygusal ortamdan sıkılan okur için hayatın gerçeklerine bağlı bir edebi akım olarak ortaya çıkmıştır. Bu edebi eğilimde yazar romanı topluma tutulan bir “ayna” olarak görür. Anlatıcı taraf tutmaz. Hayatın hem iyi ham kötü yönleri birlikte sergilenir.

Örnek: Madam Bovary / Gustave Flaubert, Kırmızı ve Siyah-Stendhal (Stendal)

d-) Sürrealist Roman: Büyülü ve gizemli olayların, rüya gibi gerçeküstü; sarhoşluk gibi mantık dışı davranışlara neden olan insan eylemlerinin anlatıldığı romanlardır.

Örnek: Nadja / Andre Breton, Doktor Hoffman Infernal Desire Makineleri/ Angela Carter

e-) Naturalist Roman: Bu edebi anlayışta yazarlar romanların bilim laboratuvarlarında yapılan kontrollü deneyler gibi olması gerektiğini savunur. Gerçeğin bir yansıması olan realist anlayışın ötesine geçerek hayata dair her türlü olay değiştirilmeden veya üstü kapatılmadan, yumuşatılmadan sunulur.

Örnek: Nana (Nana)-Émile Zola (Emil Zola), Ayaşlı ve Kiracıları / Hüseyin Rahmi

f-) Egzistansiyalist Roman(Varoluşçuluk): Bu edebi anlayış düşünür Jean-Paul Sartre tarafından şöyle tanımlanmıştır: “Varoluş özden önce gelir " Kısaca insan önce kendisi ile tanışır ve yüzleşir. Böylece kendini tanır ve yükselir. Bu anlayışla yazılan romanlarda olaylar karşısında kahramanların tutumu tanımı yapılan anlayışa göre şekillendirilir.

Örnek: Bulantı-Sartre / Jean-Paul Sartre

g-) Postmoden Roman: Bu edebi anlayışta yazar kahramanları bir iç çatışma içerisinde tanıtır. Postmodernistler bunu romanda aşılmaz bir kaos olarak gösterir. Sanatçı çaresizdir ve  bu “Yıkılmışlık” a karşı tek çıkış onu kabullenmektir. Bu romanlarda, gerçek ile hayal iç içedir. Kahramanlar aşırı bir öznellik içinde betimlenir.

Örnek: Beyaz Gürültü / Don DeLillo, Kara Kitap / Orhan Pamuk

Ayrıca bakınız "Anlatmaya Bağlı Metinlerde Kişi, Yer, Zaman, Olay ve Anlatıcı" 

Ayrıca bakınız "Postmodern Romanlarda Kullanılan Teknikler"

 

Örnek:

Yılkı Atı

Abbas Sayar

Abbas Sayar’ın Yılkı Atı uzunca bir hikaye. Sahibine nice kazançlar sağlamış, yarışlarda dereceler almış, yaşlanınca arabaya koşulmuş ve sonunda işi bitmiş bir kısrağın, Doru’nun hikayesi.

Yılkı at, başıboş bırakılmış at demek. Yazar ustaca, bu konuda hiçbir şey bilmeyen okuyucusunu aydınlatıyor. Üç türlü olurmuş yılkılıkları: İki türlüsü can yongası, bir türlüsü gözden çıkmışı, hesaptan düşülmüş, defterden silinmişi...

Yılkı Atı’nı şöyle özetleyebiliriz:

Romanda yılkılık etmek sahibini biraz sıkar. Ama tabiatla haşır neşir olmuş bu açıkgöz köylü zaman zaman azan vicdanını susturur: “Bir ben yapmıyorum ya. Ben koymadım ya bu usulü. Hem Allah rızkını verir vb. Zor geçen bir kıştan sonra dağlarda, ovada kendi kendini kurtaran at, bahara kadar yaşayacak kuvveti gösterirse, sahibi tekrar işe koşmak için alacak. Sonraki kışa Allah Kerim! Doru, bir ahırda doğmuş, yarışlardaki başarısından dolayı el üstünde tutulmuş bir attır. Anlamaz bir türlü kendisini neden eve almadıklarını, köyün dışına gitsin diye boşladıklarını. Boşu boşuna giriştiği birkaç geri dönme çabasından sonra alır başını gider. Küsmüştür. Evinin kapısını kendisine kapatanlara karşı küskünlüğü keskin bir kişneme ile ilan eder. Ovada kendi gibi başka yılkılıkla karşılaşır. Çılkır bir çeşit dostluk kurulur aralarında. Terkedilmiş iki at bulmuştur birbirini. Sonra başka yılkılıklara da rastlarlar. Aygır iyi bilir ovayı ve savaşmayı. Güçlü kuvvetli bir aygırdır. Kışa dayanacak kurdu parçalayacak, kurtlarla karşılaşan atlan savaş nizamına sokacak güçtedir, (ki de yardımcısı vardır kendi gibi. Ama diğerleri...! Doru ve Çılkır ilk defa kurtla karşılaşırlar. Aygır, kurtla ilk karşılaşan bu zayıf atlara karşı bir çeşit sorumluluk duyar, onları korur. Romanın en güzel sayfalarından olan yılkılıklarla kurtların savaşından arka planla kalmamakla beraber çok hazin bir hikaye daha vardır, kurdun hikayesi.