Bu anlayışı benimseyen şairlerimiz estetik kaygıyı ön planda tutmuştur. Bu düşüncelerini de “Sanat sanat içindir.” anlayışı ile ifade etmişlerdir. Şiirde estetik güzellik her şeyden önce gelir. Saf şiire göre şiirin toplum sorunlarını giderme, topluma yön verme, bir fikri açıklama gibi didaktik bir görevi yoktur. Memleket edebiyatını “beylik edebiyatı” olarak nitelemişler; şiirimizde biçimde ve söyleyişte yeni yollar aramaya başlamışlardır. Aynı yıllarda Batıda 1. Dünya Savaşının yarattığı olumsuz ortam şairleri bütün ahlaki ve toplumsal değerlere karşı güvensizliğe ve inkara sürüklemiş, sonrasında Dadaizm olarak bilinen şiir anlayışı ortaya çıkmıştır. Bizde ise yeni kurulan cumhuriyet, Atatürk ilke ve devrimlerinin halka ulaştırılması, cehaletin giderilmesi gibi idealize edilmiş hedefler şairlerimizin Yeni Türkiye için duydukları heyecan onları Dadaizm yerine Sembolizme yöneltmiştir. (Dadaizm Türk Edebiyatında etkisini ancak II. Dünya Savaşından sonra gösterebilmiştir.)

Saf Şiir anlayışı iki başlıkta ele alınmaktadır:

a- Yedi Meşaleciler

Memleket edebiyatına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Memleketçi şairlerin sürekli Anadolu ve halkın sorunlarından bahseden şiirler yazması bir süre sonra sürekli aynı konuların farklı şiirlerde ve şairlerce tekrar edip durması Türk şiirinin kısır bir döngüye girmesine neden olmuştur. İşte Yedi Meşaleciler bu noktada yeni konular, yeni söyleyiş ve yeni sanat anlayışı arayışı ile ortaya çıkmıştır.  1928 yılında Ziya Osman Saba, Muammer Lütfi, Cevdet Kudret Solok, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır ve Vasfi Mahir Kocatürk isimli yazarlarımızın şiirlerini “Yedi Meşale” isimli bir kitapta toplaması ile yeni bir edebi akım ortaya çıkmıştır.

Yedi Meşale sanatçıları aynı isimle eserlerinin önsözünde (Mukaddime bölümü) sanat anlayışlarının özünü “ Bu eser size her türlü müşkilata (Zorluk) rağmen yalnız sanat aşkıyla çalışan birkaç gencin bir senelik edebi mahsülünü (ürününü) takdim ediyor(sunuyor).” Cümleleri ile ifade etmişlerdir.

Yedi Meşaleciler Edebi Akımının Özellikleri:

  • Sanat sanat içindir anlayışını benimsemişlerdir.
  • Batı şiirinde Parnasizm ve Sembolizm edebi akımlarından etkilenmişlerdir.
  • Türk edebiyatında biçim ve söyleyiş yönü ile Fecri Ati edebiyatının bir devamı olarak görülmüştür.
  • Şiirlerde sadece bireysel ve estetik konuları işlenmiştir.
  • Şiirlerde aruz ölçüsü kullanılmıştır.
  • Kenan Hulusi Koray dışında tüm sanatçılar şiir ile ilgilenmiştir.
  • Memleket edebiyatını “Ayşe – Fatma edebiyatı; beylik edebiyatı” gibi yakıştırmalarla nitelemişlerdir.
  • Akımın sanatçıları Türk edebiyatında istedikleri etkiyi gösterememiş, kısa sürede dağılarak müstakil şahsiyetler olarak sanat hayatlarına devam etmişlerdir.

Yedi Meşale Sanatçıları

1) Kenan Hulusi Koray(1907-1961): Türk Edebiyatında Korku hikayeleri türünde eser yazan ilk yazarımızdır. Nesir alanında başarılı sayılabilecek bir yazarımızdır. Yedi Meşale’nin edebiyatımız üzerindeki etkisi kaybolunca hayatının sonraki dönemlerinde toplumcu hikayeler de yazmıştır.

2) Sabri Esat Siyavuşgil (1907 – 1968): Aslında bir felsefe profesörü olmasına rağmen edebiyata her zaman ilgi duymuştur. Bu ilgisini asıl uğraş alanı ile birleştirerek geleneksel tiyatromuzun en önemli tiplerinden Karagöz hakkında psiko-sosyolojik bir inceleme hazırlamıştır. Şiirlerini “Odalar ve Sofalar” (1933) adlı kitapta toplamıştır.

 3) Muammer Lütfi (1907 -1961): Yedi Meşale’den ilk ayrılan şairdir. Kişisel hayatında yargıçlık ve avukatlık yapmıştır. Her zaman edebiyata ilgi duyan yazarımız Yedi Meşale’nin yanı sıra birçok farklı dergide çeşitli şiirler yayınlamıştır.

4) Cevdet Kudret Solok (1907 -1991): Büyük bir edebiyat araştırmacısıdır. Edebiyat tarihimizle ilgili çok önemli eserler yazmıştır. Bu yönü onun şairliğini gölgede bırakmıştır. Halbuki yazdığı şiirlerden de onun önemli bir şair olduğu açıkça görülmektedir. (Bknz. Yıldızlara Bakmak)

5) Yaşar Nabi Nayır (1908 - 1981): Şiirler, tiyatro eserleri, çeviriler, derlemeler gibi birçok edebi alanda çalışma yapan yazarımız esas ününü 1933 yılında çıkarmaya başladığı Varlık dergisi ile kazanmıştır. Bu dergi ile edebiyat hayatı canlılık kazanmıştır. Şiirlerini Kahramanlar ve Onar Mısra adlı kitaplarda toplamıştır.

6) Vasfi Mahir Kocatürk (1907 - 1961): Edebiyatımıza şairliğinden çok yaptığı edebi çalışmalar ile hizmet etmiş bir yazarımızdır. Yazdığı Büyük Türk Edebiyatı Tarihi adlı eseri ile tanınmıştır

7) Ziya Osman Saba (1910 – 1957): Yedi Meşale’nin en başarılı şairidir. Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman gibi şiir kitapları ile tanınmıştır. Şiirlerinin özünde mutluluk, huzur ve yaşama sevinci göze çarpar. Betimlemeleri sade ve hayatın içindendir.

b- Saf Şiir Bağımsız Şairler

Garip akımından önce özellikle sembolizmi benimseyerek sade bir dil ile şiir yazan ve şiirlerinde biçim olarak güzelliği yakalamak isteyen bağımsız şairlerimiz şunlardır:

a- Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962): Türk Edebiyatında değeri ve önemi sonradan fark edilen önemli bir yazarıdır. Daha çok yazdığı raman ve hikayeler ile tanınsa da edebiyatımızda “Ne içindeyim zamanın…” gibi şiirler ile de kendisinden söz ettirmeyi başarmış önemli bir sembolist yazardır. Onda Ahmet Haşim’in ve Yahya Kemal Beyatlı’nın izleri görülür. Şiirlerinde değişmez iki kavram “Rüya ve Eşik”tir. Ahmet Hamdi şiirlerinde hayata dair birçok ulvi duyguyu sembollerle ifade etmiştir. Şiirlerinde derin bir tarihin izlerini, tasavvufu, aşk ve tabiat temini kullanmıştır

b- Necip Fazıl Kısakürek (1904 – 1983): Şiirlerinde kafiye, ölçü, cinas gibi ahenk unsurlarını ustalıkla kullanmıştır. Gerçek dünyayı mistik bir bakış ile ele alması görünen gerçeğin ardındaki anlamı araması, madde ve ruh gibi metafizik konulara değinmesi yönü ile Türk edebiyatında sembolist şairlerden sayılmıştır. Şiirlerinde Temel ahlaki duyguları, dini kavramları, Allah ve peygamber sevgisini bir motif olarak kullanmıştır.

b- Ahmet Muhip Dranas (1901 – 1980): Folklor unsurlarını modern şiire uyarlamada en başarılı şairimizdir. En basit ve sıradan bir konuyu kendine has üslubunun güzelliğiyle okurun zihninde yer edecek bir estetik başyapıta dönüştürür. Dranas için vezin ve kafiye şiirin güzelliğini ortaya çıkarmada değişmez unsurlardır. Edebiyatımızda yazdığı “Fahriye Abla” adlı şiir ile tanınmıştır. Bütün şiirlerini “Şiirler” adı altında bir araya getirmiştir.

b- Cahit Sıtkı Tarancı(1910 – 1956): Şiirlerinde ölüm ve yaşama sevinci gibi duygu ve çağrışım yönü ile birbirinden tamamen farklı temaları başarıyla işleyebilmiş bir şairdir. Şiir yazmayı büyük bir uğraş olarak görmüş ve bu işi ciddiyet ile yapmıştır. Şiir dışında başka bir edebi türle pek ilgilenmemiş, sadece şiir ile özel olarak ilgilenerek başarılı eserler oluşturmuştur. Edebiyatımızda “Otuz Beş Yaş Şiiri” adlı eser ile tanınmıştır. Hayatının son dönemlerinde ölüm temi kendisinde fikrisabit haline gelmiştir.

ve diğerleri:

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Asaf Halet Çelebi, Behçet Necatigil

Saf Şiir ve Sembolizmin Etkileri:

Türk edebiyatında Yahya Kemal Beyatlı ile Ahmet Haşim şiirlerindeki simgesel anlatımları ile Sembolizmin öncüleri ve temsilcileri olmuştur. Döneminde birçok şairi etkileri altına alarak saf şiirin ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Dünya edebiyatında Sembolizm ilk olarak Fransa’da ortaya çıkmıştır. Fransız edebiyatında bu akımın temsilcileri şunlardır: Baudelaire, Verlaine, Rimbaud, Mallarme, Valery

Sembolist yazarlar sanat anlayışlarını özetle şu şekilde savunmuştur: Yaşadığımız dünyada tek ve değişmez bir gerçekten söz edilemez. Gerçek zamana ve mekana göre değişiklik göstermektedir. Örneğin bir ağacın sabah vakti bizde uyandırdığı anlam, yansıttığı çağrışım ile akşam vakti aynı ağacın bizde uyandırdığı anlam ve çağrışım aynı değildir. Öyleyse gerçek değişkendir ve kişiye ve zamana göre yeni anlamlar ve çağrışım değerleri kazanmaktadır. Şairin görevi gerçeği anlatmak değil onun bizde uyandırdığı duyguyu yansıtmaktır.

Bu anlayış ile şairler şiirlerini yazarken daha çok görüntünün ve imajın değişkenlik gösterdiği akşam ve sabah vakitlerini tercih etmişlerdir.

Türk Edebiyatında Sembolizmin önemli temsilcileri şunlardır: Ahmet Haşim, Yahya Kemal,  Ahmet Muhip Dranas, Cahit Sıtkı

Sembolist Şiir Örnekleri:

Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;

Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,

Siyah örtülere sardı şehri karanlık;

Kimine huzur iner gökten kimine gam.

Baudelaire

 

Öyle dalmışım ki bu akşamüstü,

Komşu arsadır gözümde gökyüzü.

 

Ben dünyadan bihaber bir çocuğum,

Kayıp zıpzıplarımı arıyorum.

 

Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar,

Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar.

Cahit Sıtkı Tarancı