Lale Devri ile başlayan daha sonra Tanzimat ile hız kazanan Batılılaşma hareketi I. Dünya savaşında Batılı devletlerin Osmanlı üzerindeki çirkin hesapları, Batının ikiyüzlü tavırları, yenilgiler, ekonomik zorluklar ülke yöneticilerini olduğu gibi sanatçıları da kendi öz değerlerine dönmeye yöneltmiştir. Batı medeniyetinin Türk düşmanlığı, azınlıkların isyanı ve devletten ayrılışları Türklük ideolojisinin önem kazanmasını sağlamıştır. Sanatçılar önceleri Batı kültür ve edebiyatını örnek alırken artık Anadolu kültür ve edebiyatını örnek almaya başlamıştır. Halk folkloru, sanatçılar için önemli bir kaynak olmuştur. Halk şairlerinin şiirleri, hece ölçüsü, Anadolu’nun köyleri ve kasabaları, kır hayatı sanatçıların yeni uğraş alanları olmuştur. Aşağıdaki dizelerde Anadolu’ya yöneliş ve sanatçıların bakış açıları açık bir şekilde görülmektedir.

Orda bir köy var, uzakta,

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür.

A.Kutsi Tecer

 Beş Hececiler (Hecenin Beş Şairi)

Batı şiirinin kendi geleneğimizi oluşturmak için örnek alınmasına karşı çıkan bazı şairlerimiz bunun yerine yüzyıllar boyunca varlığını korumuş köklü bir geleneğimiz olan halk şiiri geleneğini kaynak olarak almamız gerektiğini savunmuştur. Bu doğrultuda Halk folklorunu, köy hayatını ve Anadolu insanını şiirlerinde anlatmaya başlamış, halk şiiri geleneğinin içerik ve biçimsel özelliklerini geliştirip yenilemekle uğraşmışlardır. Yıllarca süren hece-aruz tartışması hece ölçüsünün galibiyeti ile sonuçlanmıştır. Şairler halk şiiri geleneğindeki 11, 8 ve 7’li ölçü kalıplarına uydukları gibi kendilerince kalıplar ve kafiye şemaları da oluşturmuşlardır.

Hecenin Beş Şairi olarak bilinen bu şairler şunlardır:

Faruk Nafiz Çamlıbel

Orhan Seyfi Orhon

Yusuf Ziya Ortaç

Enis Behiç Koryürek

Halit Fahri Ozansoy

Not: Şairlerimiz tüm eserlerini hece ölçüsü ile yazmamıştır. Şairlerimizin önceleri aruz ölçüsü ile yazılan şiirleri de bulunmaktadır.

Beş Hececilerin (Memleket Edebiyatının) Özellikleri

Şiirlerde işlenen temel konu Anadolu’dur. Köy hayatının zorlukları, Anadolu insanı, memleket manzaraları şiirlerde anlatılmıştır.

- Şiirlerde koşma, semai gibi halk şiiri nazım biçimleri kullanılmış ölçü olarak hece tercih edilmiştir.

- Her türlü konu coşkulu bir dille aktarılmıştır. Hitabet üslubu tercih edilmiştir.

- Sade, anlaşılır bir dil tercih edilmiş, şiirlerde zaman zaman yöresel söyleyişlere yer verilmiştir.

- İletilerde iyimserlik ve umut ön plandadır

- Didaktik türde şiirler yazılmıştır.

Önceleri Anadolu insanı kutsileştirilmiş ve Anadolu eşsiz bir coğrafya olarak tanıtılmıştır. Dışarıdan bakılarak yapılan bu yorumlama şairlerin Anadolu coğrafyasını yakından tanımaları ile yerini daha gerçekçi betimlemelere bırakmıştır. Aslında ortada birçok savaştan çıkmış perişan, fakir, cahil bırakılmış bir Anadolu manzarası vardır. Bu manzaranın ifadesi için memleket şairleri farklı yollar izlemiştir.

a-) Gözlemciler

İstanbul dışına çıkan şairler Kurtuluş savaşının galibiyet ile sonuçlanmasının heyecanı ve Cumhuriyetin ilke ve devrimlerini halka tanıtılması amacı ile ilk defa Anadolu coğrafyasına seyahat etmiştir. Bu yolculuklar neticesinde yapılan gözlemler şiirlere yansıtılmıştır. Bunun en güzel örneğini Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” şiirinde görmekteyiz.

Örnek

Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,

Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.

Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,

Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!

    "Garibim namıma Kerem diyorlar    

      Aslı'mı el almış haram diyorlar    

      Hastayım derdime verem diyorlar    

      Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"    

Not: görüldüğü üzere şiir 14’lü hece ile yazılmıştır. Alıntı dizelerde(Aslında şairin kendi yazmıştır) ise 11’li hece kullanılmıştır.

b-) Halk Kültür Ürünlerini (Folklor) Şiire Taşıyanlar

Cumhuriyetin en önemli amaçlarında biri de halkın okula ulaşmasını ve eğitim almasını sağlamaktır. Bu amaçla Anadolu’nun birçok yerinde okullar açılmış ve bu okullara öğretmenler gönderilmiştir. Anadolu insanının yaşantısına dahil olan, onlarla uzun vakitler geçiren ve bu insanların bakış açısını, kültürel değerlerini benimseyen öğretmenlerimiz, yaşadıklarını ve gördüklerini şiirlerine aktarmıştır. Bu şairlerden en önemlisi Ahmet Kutsi Tecer’dir.

Örnek:

Çekin halay, çalsın durmadan sazlar

Çekin ağır ağır, halay düzülsün.

Süzülsün oyunlar, süzülsün nazlar

İnce beller, mahmur gözler süzülsün.

Amhet Kutsi Tecer

Not: Şiirde 11’li hece ölçüsü kullanılmış. Bir folklor unsuru olan halaydan bahsedilmiş.

c-) Coşkulu Bir Dille Yiğitlik ve Kahramanlıklardan Bahsedenler

Edebiyatımızda memleket geleneğine bağlı yazarlardan Orhan Şaik Gökyay, Behçet Kemal Çağlar, Arif Nihat Asya bu üslup ile yazdıkları şiirler ile tanınmıştır. Bu şiirlerde daha çok milli manevi duyguların yüceltilmiştir. Şairlerimiz Atatürk, kurtuluş savaşı, milli birlik, Türklük, bayrak, Türk tarihi temalarını coşkulu bir üslup ile dile getirmişlerdir.

Bu şiirlerden en çok bilineni Arif Nihat Asya’nın “Bayrak” şiiridir.

Örnek:

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...

Gölgende bana da, bana da yer ver.

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:

Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

d-) Sorunların Çözümü İçin Marksizmi (Komunizm) Teklif Edenler

1917 Rus ihtilali sonrası hızla dünyaya yayılan Komunizm birçok ülkede olduğu gibi bizde de fakirlik, yokluk, cehalet gibi ülke sorunları için bir çözüm olarak görülüp benimsenmiştir. Bu ideolojinin edebiyatımızdaki en önemli temsilcisi ise Nazım Hikmet’tir. O yokluk içindeki Anadolu’nun kalkınması, cehaletten kurtulması için uğraşmıştır. Tüm sorunların giderilmesi için komünist ideolojiyi savunur. Şiirlerinde açık bir şekilde modernizmden bahsetmiş, Anadolu köylüsünü yüzeltmiştir.

Örnek:

beynimden, etimden, iskeletimden geliyor

bu!

her dinamoyu altıma almak için çıldırıyorum!

tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,

damarlarımda kovalıyor oto-direzinler lokomotifleri!

trrrrum,

trrrrum,

trak tiki tak

e-) Kişinin İç Dünyasını Yansıtan Şiirler

Komunizm ve hamasi söyleyişin ihmal ettiği manevi duygular ile bireyin iç dünyası(hayalleri, umutları, özlemi…) Necip Fazıl Kısakürek gibi bireyci şairler tarafından dile getirilmiştir. Necip Fazıl şiirlerinde toplumun bir ferdi olan bireyi ele almış ve onun duygu bunalımlarını, maneviyatını mistik bir bakış açısı ile şiirine aktarmıştır.

Örnek:

Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,

Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;

Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;

Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;

Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

….

Kaynakça: Konu tasnifi Prof. Dr. İnci Enginün’ün Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı kitabı incelenerek yapılmıştır.