a- Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962): Babasının memuriyeti dolayısıyla Anadolu’nun çeşitli illerinde bulunmuş son olarak Antalya’da uzun yıllar ikamet etmiştir. Ahmet Hamdi edebiyatımızda roman, hikaye, şiir, demene gibi birçok farklı türde eser vermiş bir yazardır. Eserlerinde Türk kültürüne, milli, manevi değerlerin önemini vurgular. Hayal gücü yüksek, kültürlü, dili ustalıkla kullanabilen önemli bir yazardır. Romanlarında olduğu gibi hikayelerinde de hayal gücü ile buğulu fantastik bir evrende eşikteki insanı anlatmıştır:
Hikayeleri: Adem ile Havva, Abdullah Efendi’nin Rüyaları(1943), Yaz Yağmuru (1955); Hikâyeler (1983).
b- Peyami Safa (1899-1961): Sivas’ta sürgün babasının 1901 yılında ölmesi ve çocukluk yıllarında yaşadığı sağlık sıkıntısı, geçim sıkıntısı nedeni ile iyi bir eğitim alamamıştır. Ahmet Mithat gibi kendi kendini yetiştirmiş başarılı bir yazardır. Edebi hayatının ilk dönemlerinde öğretmenlik yaparak, çeşitli dergilerde çeviri yapıp yazılar yazarak geçimini sağlamıştır. Edebiyatımızda “Asrın Hikayeleri” genel başlığında yazdığı hikayeler ile tanınmıştır. Ama esas ününü romanları ile kazanmıştır.
Hikayeleri: Bir Mekteplinin Hatıratı: Karanlıklar Kralı(19013), Siyah, Beyaz Hikayeler (1923), İstanbul Hikayeleri (1924), Ateş Böcekleri (1925), [Gençliğimiz (1938), Aşk Oyunları (192?), Süngülerin Gölgesinde (1924)-Uzun hikayeler]
c- Memduh Şevket Esendal (1883-1952): Edebiyatımızda birçok ilk dönem yazarı gibi ilk, orta, ve üniversite düzeyinde tam ve iyi bir eğitim almamıştır. Kendi deyimiyle “hiçbir okuldan mezun olmamıştır”. M. Şevket kendi kendini yetiştirebilmiş başarılı bir yazarımızdır. Kurtuluş Savaşı yıllarında İstanbul’dan Anadolu’ya geçmiş birinci meclisin faaliyetlerine katılmıştır. Elçilik görevi ile Azerbaycan’a gönderildi. Böylelikle meclisin ilk elçimiz olmuştur. Memduh Şevket edebiyatımızda hikayeci kimliğiyle tanınan bir yazarımızdır. Hikayelerinde çoğunlukla siyaset ve toplum alanında kendi görüşlerini dile getirmiştir. “Ona göre medeniyet “yatay ve dikey medeniyet” olarak ikiye ayrılır. Yatay medeniyet toprak üzerine; dikey medeniyet ise teknoloji üzerine gelişir. Bu dikey medeniyet yıkılmaya mahkumdur.”
Not: “Mendil Altında” hikayesinde yazarımızın Çehov tarzını benimsediği görülür.
Hikayeleri: Hikayeler (1946), Hikayeler -2 (1946), Sabah Kahvaltısı (1983), Veysel Kavuş (1984), Bir Kucak Çiçek (1984), İhtiyar Çilingir (1984), Hava Parası (1984), Bizim Nesibe (1985), Kelepir (1986) Gödeli Mehmet (1988), Güllüce Bağları Yolunda (1992), Gönül Kaçanı Kovalar (1993)
d- Selim İleri (1949-): Edebiyatımızda romancı kimliği ile tanınan yazarlarımızdandır. Edebiyatın neredeyse tüm türlerinde eser vermiştir. Roman yazma düşüncesi onda çocukluk döneminde başlamıştır. İlk romanlarında başarı elde edemeyince hikaye türüne yönelmiştir. İlk hikayelerini çeşitli dergilerde yayınlanmıştır. Hikayelerinde özgün bir atmosfer, başarılı ruh çözümlemeleri, kusursuz bir üslup bulunur; hüzün, yalnızlık, ayrılık gibi temaları sıkça işler.
Hikayeleri: Cumartesi Yalnızlığı (1968), Pastırma Yazı (1971), Dostlukların Son Günü (1975), Bir Denizin Eteklerinde (1978), Eski Defterde Solmuş Çiçekler (1982), Son Yaz Akşamı (1983), Hüzün Kahvesi (1991), Kötülük (1992), Otuz Yılın Bütün Hikâyeleri (1997), Fotoğrafı Sana Gönderiyorum (2006)
e- Samiha Ayverdi (1905-1993): Edebiyat hayatına roman ve hikaye yazarak girmiştir. Sonraları tarih, felsefe ve tasavvuf konularına yönelerek birçok farklı türde eser vermiş bir yazarımızdır. Hayatı boyunca II. Meşrutiyet, I. Dünya Harbi, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyetin ilanı gibi olaylara tanık olmuş ve yaşanılanları edebi eserlerine kurgulayarak nakşetmiştir. Yazar Türk-İslam kültürüne, tasavvufa özel bir ilgi duymuştur. Hikayelerinde çoğunlukla konaklar, köşkler gibi iç mekanlarda yaşanan durumlar anlatılır.
Hikayeleri: Mabette Bir Gece (1940)
f- Oktay Akbal(1923-2015): İstanbul’da doğmuştur. Orda öğrenimini Kumkapı Saint Benoit Fransız Lisesi ile İstiklal Lisesi’nde tamamlamıştır. Yüksek öğrenimini ise İstanbul Üniversitesi Hukuk ve Edebiyat Fakültesinde yarıda bırakarak yazın hayatına katılmıştır. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazan Oktay Akbal, hikayelerinde gerçekle hayali; anı ile kurguyu birlikte anlatmıştır. Onun hikayelerinde anılarının izi görülür. Hikayelerde fakir kenar mahallelerini, başıboş caddeleri, parkları, iskeleleri, kahvehaneleri, eski konakları anlatmıştır.
Hikayeleri: Önce Ekmek Bozuldu (1946), Aşksız İnsanlar (1949), Bizans Definesi (1953), Bulutun Rengi (1954), İkisi (1955), Berber Aynası (1958), Yalnızlık Bana Yasak (1967), Tarzan Öldü (1969), İstinye Suları (1973), Karşı Kıyılar (1979), İlk Yaz Devrimi (1977), Hey Vapurlar, Trenler (1981), Lunapark (1983), Ey Gece Kapını Üstüme Kapat (1988), Hücrede Carmen (1988)
g- Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı 1886-1973): Varlıklı bir aileden gelen Cevat Şakir, ilköğrenimini mahalle mektebinde ortaöğrenimini ise Robert Koleji’nde tamamlamıştır. Daha lise yıllarında İkdam gazetesinde yazılar yazmaya başladı. İngiltere, Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi bölümü mezunudur. İstanbul’a döndükten sonra Çeşitli dergilerde yazılar için resimler yapmıştır. Aynı dönemde hikayeler de yazan sanatçı bir yazısında İstiklal Mahkemelerini eleştirdiği gerekçesi ile Bodrum’a sürgün edilmiştir. Sürgünde bulunsa da Bodrum’u çok seven yazarımız buranın Eski Yunan dönemindeki adı olan “Halikarnassos” kelimesini benimsemiş ve yazılarında “Halikarnas Balıkçısı” takma adını kullanmıştır. Romanlarında olduğu gibi hikayelerinde de deniz yaşamını, sahil insanlarını, buraların doğa güzelliklerini sade bir dille anlatmıştır.
Hikayeleri: Ege Kıyılarında (1939), Merhaba Akdeniz (1974), Ege’nin Dibi (1952)
h- Mustafa Kutlu(1947-): Her biri bir diğerinin devamı niteliğinde olan küçük hikayeler yazmıştır. Hikayelerinde okul, aile, birlikler gibi sosyal kurumlar ile aşk, inanç, başarı, yükselme hırsı gibi insani duyguları, bunların yarattığı durumları anlatmıştır. Bunların yanı sıra hikayelerinde inancından, ideallerinden, geleneklerinden kopan insanların acziyetlerini, olaylar karşısındaki çaresizliklerini sergilemiştir.
Not: Mustafa Kutlu hem milli manevi duyguları dile getiren hem de bireyin iç dünyasını esas alan hikayeler yazmıştır.
Hikayeleri: Ortadaki Adam (1970), Gönül İşi (1974), Yokuşa Akan Sular (1979), Yoksulluk İçimizde (1981), Ya Tahammül Ya Sefer (1983), Bu Böyledir (1987), Sır (1990), Arka Kapak Yazıları (1995), Hüzün ve Tesadüf (1999), Uzun Hikaye (2000), Beyhude Ömrüm (2001), Mavi Kuş (2002), Tufandan Önce (2003), Rüzgarlı Pazar (2004), Chef (2005)
ı- Tarık Buğra (1918-1994): Dönemin birçok yazarı gibi geçim sıkıntısı nedeni ile tıp ve hukuk eğitimini yarıda bırakmıştır. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazmıştır. Edebiyat hayatına yazdığı küçük hikayeler ile girmiştir. Hikayelerinde aile hayatı, aşk ve mutluluk gibi temaları işler ve yalnız, içine kapanık, huzursuz insanı anlatır. Durum hikayesi tarzını benimsemiştir. Milli mücadele yıllarını anlattığı “Küçük Ağa” romanı ile tanınmıştır.
Hikayeleri: Oğlumuz (1949), Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952), İki Uyku Arasında (1954), Hikâyeler (1964)
i- Kenan Hulisi Koray (1906-1943): Edebiyatımızda Edgar Allan Poe tarzında yazdığı korku hikayeleri ile tanınmıştır. Kenan Hulisi Yedi Meşaleciler adı ile bilinen edebi topluluğun tek hikayecisidir. Bir dönem köy hayatını anlatan başarılı hikayeler yazmıştır. Askerlik görevini icra ederken, genç yaşta, tifüs nedeni ile ölmüştür.
Not: En çok bilinen hikayesi “Miras Keçe”dir.
Hikayeleri: Bir Yudum Su (1929), Bahar Hikâyeleri (1939), Son Öpüş (1949), Bir Otelde Yedi Kişi (1940)
j- Samet Ağaoğlu (1909-1982): Ankara Hukuk Fakültesini bitirmiştir. Çeşitli devlet kademelerinde memuriyet, millet vekilliği ve bir dönem bakanlık yapmıştır. Yazdığı hikayelerde düşkün, ruhsal bunalımları olan kişileri anlatmıştır. Hikayelerinde karamsarlık hakimdir. Anlatımlarında ağır süslü bir dil kullanır. Dünya edebiyatından Dostoyevski’den etkilendiği açıkça görülmektedir.
Hikayeleri: Strazburg Hatıraları (1944), Zürriyet (1950), Öğretmen Gaffur (1953), Büyük Aile (1957), Hücredeki Adam (1964), Katırın Ölümü (1965)