XIII- XIV. yy. Öğretici Metin Örnekleri

13. 14. Yüzyılda Anadolu’da dini konuların başında Peygamber Efendimizin doğum hadisesinin anlatıldığı mevlitler gelmektedir. Bu konuda Anadolu’da yazılmış ilk mevlid ise Erzurumlu Kadı Darir’in “Siretü’n Nebi ve Mevlid” manzumesidir.

Örnek:

Siretü’n Nebi ve Mevlid

..

Ayun on iki gicesinden on bişine degin üç gün gice ve gündüz aydınlıh olur, ol üç günün gicelerinde Abdülmuttalib Kâbe'den evine varmazıdı. Irteyedegin Kâbe'yi tavâf eyleridi. Çün ol isneyn gicesi kim Resûl’ün mevlûdı gicesiyidi. Şeybe, Âmine Hâtun katına geldi. Eksügin geregin gördi. Dahı kapusını üsdine kilitledi. Kilit dilini bile aldı. Zîrâ korharıdı, eydüridi: “Olmasun kim düşmanlar, kullar, kırnaklar yoldan çıhalar, eve yol bulalar. Âmine Hâtun’a kasd ideler." didi ihtiyâtdan. Ziyân irişe diyü ihtiyât ideridi. Ol gice Şeybe oglanları birle yine tavâfa meşgul oldılar. Âmine Hâtun hücresinde yalınuz oturup durur. Ol gice Resûl’ün mevlûdı gicesiyidi… Âmine Hâtun eydür: "Ol âvazı işidicek ben yuharu bahdum. Nûr içinde sanasın gark oldum. Uyandum gördüm kim yir ile gök arasında bir döşek döşediler, yeşil harîrden. Andan bir ulu ferişte geldi azîm heybetlü. Ol melegün elinde üç alem, bilesince çok ferişteler, yeşil kanatlu. Cem'isi yalın yüzlü, hûb sûretlü. Yayak degüller. Illâ küllîsi atlu, atları dahi kendüler bigi kanatları var. Gökyüzinde uçarlar.

...

Hekim Hacı Paşa:

Anadolu’da tıp ilminin ilk ve döneminde en etkili ismi Hekim Hacı Paşa’dır. Zamanında eğitim almak için ailesinin desteği ile Kahire’ye (13. Yüzyılda önemli bir eğitim merkezidir.) gönderilir. Burada tıp ilminde kendisini geliştirdi. Bu bilgisini Anadolu’da insanlara faydalı olmak için kullandı. Hekim Hacı Paşa’nın tıbbi alanda en tanınmış eseri “Müntehabü’l Şifa” dır. Bu eserde bölüm bölüm genel tıbbi bilgiler, hastalık sebepleri ve şifa yolları anlatılmaktadır.

Örnek:

Müntehabü’l Şifa

Altıncı bâb. Egek ve yüz ve dil agrısında ve alametinde ve ilacındadur. Kaçan ki dilde kabarcık çıksa eger kızıl olsa ilacı kiğalden kan almak ca enseden hacamat itmedür. Sumak ve cülnar sirkede kaynadup mazmaza ideler. Ve eger kara olup agrısı az olursa sevdadandur ve sevdayı ishal ideler. Tedbir ki dükeli envaında faide ide. Tohmukân ve nebat şekeri ve tebaşir ve cülnar ve zırruverd yani kuru gül dükmeka yapragı ve kuru benefşe ve ayva çekirdegi birer dirhem alalar, yumşak dögeler agrıyan yire saçalar. Eger katı ıssı olup sarırsak olursa safradandur, safrayı ishal ideler eger ak olup agrısı az olursa balgamîdür, balgam ishal ideler ve tuzlu zeytun kaynadup suyile mazmaza ideler. Kaçan dil ve agız ıssıdan kabarsa ve derisi sıyrılsa ilacı sinürlüce dirler ve havanda dögeler, sıkup suyun alalar, bu sudan iki kaşuk ezilmiş sumak suyuna ve bir kaşuk dahi sirke karuşdurup mazmaza ideler nâfi ola.

Hamzavi:

Hazreti Hamza’nın yiğitliği, kahramanlığı ve zayıftan yana olan tutumu onun Anadolu halkı tarafından sevilmesini ve ona saygı duyulmasını sağlamıştır. Bu nedenle bu Peygamber amcası, sahabe hakkında hikayeler söylenmiştir. Bu hikayeler Hamzavi isimli yazar tarafından yazıya geçirilmiştir. Hamzavi 14. yüzyılda yaşamış önemli bir şairdir. İlk divan şairlerinden Ahmedi’nin kardeşidir. Eserler zaman içinde bu şairin mahlası ile anılarak Hamzaname ismini almıştır. Hamzaname denilen bu hikayeler toplam 72 kitap halindedir.  Eserde destansı bir anlatım görülür. Farklı coğrafyalarda halk tarafından sevilip okunmuştur.

Örnek:

Hamzaname

...

Meger ol gün ziyâde sıcak birgün idi. Şikârdan dönüp sahraya indiler. Ziyâde susudılar. Şâh eyitdi:

“Şunda bir hâlî bağçe olsa hem dinlensek hem bir sucagız içsek.” didi. Hoca: “N’ola şâhum!” diyüp sürüp bir bağçeye geldiler. Yanındakilere: “Sizler taşrada durun.” diyüp Şâh ile Hoca ol bağçeye girdiler. Sâhibi bir pîr kişi imiş.Gördi ki iki yigit, biri siyâh sakallu biri dahi tâze sakallu muhteşem kimseler. Ol pîr karşu gelüp: “Hoş geldünüz!” diyüp bunlarun önüne düşüp, getürüp bağçenün bir müferrih yirinde ağaç sâyesinde bir kerevet çatmış idi, üzeri döşenmiş, “Buyurun!” didi. Şâh ile Hoca geçüp oturdılar. Ol pîr erkâna hizmet itmiş idi, tîz varup bir sini ile peynir, reçel, zeytün ve meyvelerden mâ-hazarı getürüp bunlarun önüne kodı. Hoca ile Şâh ol pîrün ferâsetine tahsîn itdiler. Didiler ki: “Pîrüm, eyü yollu adamsın!” didiler.

...

Ebu’l Hayr Rumi:

Anadolu’nun önemli mutasavvıflarından biri olan Ebu’l Hayr Peygamber Efendimiz (S.A.S) zamanından beri var olan fütüvvet teşkilatının önemli bir yayıcısıdır. Fütüvvet kavramının Arapça anlamı “Başkalarını kendi nefsinden üstün tutma; cömert ve yiğit bir Müslüman olarak insanların iyiliği için çalışmak” tır. Bu konuda Ebu’l Hayr Rumi: “Peygamber, sana yapılmasını ve eline geçmesini dilediğin şeyi kardeşine de dilemelisin» demiştir. Fütüvvetin ne halde ve ne keyfiyette olursa olsun, halkı hoş görmek, mâzur saymaktır. Tahammüle kuvveti olmayan, fütüvvet ehliyle sohbet ederse, rezil olur gider.” demiştir.

Fütüvvetname

...

Gördüm ki fütüvvet kapusında oturan ahîlerde fütüvvet kitâbı yok kim bileler ve ögreneler, güçleri yetdükçe ve ellerinden geldükçe dutalar… Ahînün gerek kim dört nesnesi açuk ola. Evvel eli açuk ola, hîç dünyâ içün kayurmaya ve eksilür demeye. Nitekim Resûl Hazreti buyurdı: Her kim mâlın Tanrı yolına harç eylese birine bin vire. Enes bin Mâlik eyitdi: Resûl Hazreti yarınki gün içün hiç nesne gizlemedi ve dahi haberde şöyle gelmişdür kim eger bir kişinün dokuz yüz doksan dokuz ayıbı olsa ol cömerd olsa ve yidürici olsa, dükeli aybın örter.

...

Konuları Bakımından Öğretici Metinler

Yukarıdaki metin ve yazar örneklerinden hareketle 13 ve 14. yy’da yazılmış öğretici metinler konuları bakımından şu şekilde gruplandırılabilir.

Öğretici Metinler (13 – 14. Yy.)