Türklerin Müslüman Oluşu
İslam Medeniyeti ve Türkler
Türkler, İslam dini ilk defa miladi XIII. Yüzyılda tanışmıştır. İslamiyet’in bu yayılma devresinde Türkler ile Müslüman Arapların ilk münasebetleri savaşlar ile olmuştur. Müslüman Araplar İran devletini kısa sürede hakimiyetine almış ve Farslar arasında İslamiyet hızla yayılmıştır. Türklerin İslamiyet’i kabulü ise bir savaştan ziyade gönül birliği ile olmuştur. Müslüman Araplar Türkler ile ilk savaşlarında Türklerin üstün mukavemeti karşısında geri çekilmek zorunda kalmış, bu milletin savaş ile zapt olunmayacağını anlayınca ise iyi ilişkiler ve hoşgörü yolunu denemiştir. Hülasa Türkler, İslamiyet’i herhangi bir baskı olmadan kabul etmiştir. Bu kabulde İslam kültür ve medeniyeti ile eski Türk İnanış, kültür ve medeniyetinin benzerliği etkili olmuştur. Allah’ın varlığı ve birliği, temizlik, iyilik, şefkat ve cihat anlayışı ile Türklerdeki Gök Tanrı inancı birbirine yakın görülmüştür. Tarihte birçok medeniyet ve kültür ile tanışan ve bunları benimseyen Türkler arasında hiçbiri İslam kültür ve medeniyeti kadar etkili olamamıştır. Türklerin İslamiyet’i kabulü ile sosyal, toplumsal hayatlarında ilk defa bu denli büyük bir değişim yaşanmıştır. İslamiyet, adeta Türk medeniyetinin Rönesans’ı olmuş, İslamiyet ile tanışmaları ile Türkler, şehircilik, eğitim, tıp, matematik, felsefe, edebiyat gibi birçok alanda büyük atılımlar yapmıştır. Ayrıca yüzyıllar boyunca İslamiyet’in yayılması ve korunmasına hizmet etmişlerdir.
İslamiyet’in Kabulü – Karahanlı Devleti
İslam dininin Türkler arasında yayılması yaklaşık üç asır sürmüştür. Bu asırlar boyunca İslam Türkler arasında kendiliğinden yayılmıştır. İslamiyet’i bir devlet olarak ilk Türk toplumu Karahanlılardır. Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ın İslamiyet’i benimseyip kabul etmesi ile tüm Türk halkı (tebası) kitle halinde İslam dinine geçmiştir.
Karahanlıların İslamiyet’i benimsemesi ile yazı hayatında Arap alfabesi konuşulmaya başlanmıştır. Karahanlı Hükümdarları İslamiyet kadar eski Türk gelenek ve göreneklerine de bağlı kalmışlardır. Bu nedenle alfabe değişse de saray ve halk arasında Türkçe konuşulmaya devam etmiştir. Buna rağmen edebi metinlerde ilk defa Arapça ve Farsça kelimeler de ilk defa Karahanlı döneminde görülmeye başlamıştır.
Türklerin Tarih Sürecinde Benimsediği Alfabeler ve İnançlar
Göktürklerde Uygurlarda Karahanlılarda
Gök- Türk Alfabesi Soğdak (Uygur) Alfabesi Arap Alfabesi
Gök- Tanrı İnancı Manihaizm İslamiyet
Türk Medeniyeti
Çadırcılıktan Şehirciliğe: Eski Türkler göçebedir. İslamiyet’in kabulünden önce Türk kavimleri çadırlarda ve kerpiç evlerde yaşarlardı. Savaş zamanında ordunun hareket etmesi çok hızlı idi. Aynı zamanda Türkler kış ve yazları farklı yerlerde geçirirdi. Büyük kitleler halinde göçler olurdu. İslamiyet’in kabulü ile Türkler yerleşik hayata geçmiş, böylelikle yeni şehirler inşa etmiştir. Uygurlar zamanında Manihaizm’in etkisi ile de yerleşik hayata geçilmiş; fakat bu dinin Türk kültür ve anlayışına uygun olmaması nedeni ile şehir hayatı uzun sürmemiştir. Çadır hayatı eski Türklerde sanatın ilerlemesini engellemiştir. Yerleşik hayata geçen Türkler hem Uygurlar hem de Karahanlılar döneminde resim, heykel, mimari ve edebiyat sanatlarında büyük ilerlemeler yaşamış, tıp ve matematik gibi bilimlerde büyük alimler yetiştirmiştir.
Göçebe Sanatı: Eski Türkler göçebe hayatlarında en çok edebiyat ve dokumacılık sanatı ile ilgilenmiştir. Heykel sanatı kısmen var olmuş, ancak mimaride çok geri kalınmıştır. Eski Türkler sözlü gelenekte birçok eser oluşturmuştur. Bunlardan destanlar büyük bir yer tutar. Eski Türklerde ozanlar saygın kişilerdir. Dokumacılıkta rengarenk kilimler ve halılar ile eski Türklerin süslü çadırları dikkat çeker. İslamiyet’in kabulü ile Türkler özellikle edebiyat sanatında büyük ilerleme göstermiştir.
Eğitim ve Medreseler: Eski Türklerin eğitim alanında en büyük ilerlemesi Uygurlar zamanında olmuştur. Uygur medeniyetinde birçok yabancı (dini metin) eser tercüme edilmiş, halk arasında okuma yazma oranı artmıştır. İslamiyet’in Kabulü ile eğitim sadece saray zümresinin ayrıcalığı olmaktan çıkmış ve halka yayılmıştır. Geniş kitleler İslam dininin mahiyetini öğrenmek için eğitim almaya medreselere koşmuştur. İlk medreselerde İslam ilimlerinin yanında tıp, matematik, astronomi gibi fen bilimleri de öğretilmiştir.
İslam Medeniyeti – İslami İlimler
Kur’an: İslamiyet’in kutsal kitabı olan Kur’an ilimin kaynağıdır. Eski Türkler İslamiyet’i kabul etmekle onun kurallarını ve anlayışını da kabul etmiş oldu. Bu nedenle İslam alimleri ilk kaynak olarak her zaman yüce kitap Kuran’a başvurmuştur.
Hadis: İslam’ın ikinci temel kaynağı Hadis’tir. Peygamber Efendimiz (S.A.S) birçok sosyal, toplumsal problemi çözmek için bir ayet beklemek yerine kendisi bir çözüm bulmuştur. Elbette bu çözümler Kur’an’ın özüne uygundur. Kuran’da açıklanmayan bazı noktalar Peygamber Efendimiz (S.A.S) tarafından bizzat açıklanmıştır. Zaman içinde bu hadislerin unutulması veya değiştirilmesi nedeni ile Hadis ilmi bir zaruret olarak ortaya çıkmıştır.
Tefsir: Kuran’ın ayetlerinin en doğru şekli ile anlaşılmasını sağlamak amacı ile bu ayetlerin ayrıntısı ile yorumlanmasına Tefsir denir. Tefsir ayrıca Kuran’ın yanlış anlaşılmasını da önlemek için yapılmıştır.
Siyer: Peygamber hayatını araştıran ilimdir. Bu ilimde Peygamber Efendimiz (S.A.S) doğumundan önce, doğumu, çocukluk ve peygamberliği ile ölümü ve sonrasını içine alan süreç açıklanır. Ayrıca tüm peygamberlerin hayatlarının incelenip açıklandığı Siyer-i Nebi’ler de vardır.