Yıl 1968 kış aylarında bilim adamı Elias hoşlandığı hanımefendi Annah ile Little Rain parkında vakit geçiriyorlardı. Akşamları saatleri olduğundan parkın hoş bir havası vardı. Hava karlı ve hafif bir sis çökmüştü. Elias, Annah için bir demet gül almıştı. Annah’a vereceği için heyecan, korku ve mutluluk içindeydi. Çiçeği vermeden önce Annah ona projelerinin nasıl gittiğini sordu. Elias “Her şey yolunda.” diyerek küçük bir tebessüm ile karşılık verdi. Elias, Annah’dan gözüsünü kapatmasını isteyip küçük bir sürpriz yapacağını söyledi. Annah şaşırmıştı ve ona ne olduğunu sordu. Elias “Sürpriz.” diye yanıt verdi. Annah gözlerini kapatarak sessizce bekledi. Elias elinde yüzük ve çiçek ile Annah’a yaklaştı ve gözlerini açmasını istedi. Annah şaşırmıştı.
Elias ona “Benimle evlenir misin?” diye sordu. Annah şaşkınlıktan ne diyeceğinden emin değildin. Annah, Elias’a daha bunun için hazır olmadığını söyledi. Elias kalbi kırılmıştı. Annah o akşam evine dönüyordu. Bir yol ayrımında Elias’a veda ederek karşıdan karşıya geçiyordu. O sırada kardan dolayı kayganlaşan yol yüzünden yük taşıyan bir kamyon kontrolünü kaybetmişti. Kamyon Annah’a doğru geliyordu. Elias bir çarpma sesi duyarak korkuyla arkasına doğru baktı.
Annah yere yıkılmıştı. Elias ona doğru koştu ve onu kolları arası alıp sarıldı. Annah bilinci yerindeydi ama pek fazla zamanının kalmadığının farkındaydı. Sessizce Elias’a “Seni çok seviyorum lütfen beni affet.” diyerek son nefesini vermişti. Elias ona sıkıca sarılıp özrünü kabul ettiğini söyleyerek çığlıklarla ağlamaya başlamıştı. Elias için zor bir durum 2 defa kalbi kırılmıştı. Üst üste. Annah küçükken çok gittiği yere gömülmek isterdi hep. Denize bakan bir uçurumun üstünde. Elias, Annah’ın bu isteğini yerine getirmişti. Günbatımında deniz ile güneşin bir olduğu vakitte mezarı ziyarete gelmişti. Elias Annah’yı bir kez daha görmek istiğini söylemişti ve bunun için bir proje hazırladığını söyledi. Projenin ismi “Zaman Makinesi” idi. Elias ayrılmadan önce mezara bir demet gül ve bir yüzük bırakmıştı.
Aradan bir yıl geçmişti ve Elias Zaman Makinesinin bitirmişti. Şimdi tek yapması gereken çalıştırmaktı. Elias hazırlıklarını yaparak Zaman Makinesine bindi. Üzerinde Annah’ın öldüğü geceye ait kıyafeti vardı; beyaz gömleğin üstüne siyah gömleği ve onun üstünde de genellikle beyefendilerin giydiği kahverengi paltosu vardı, pantolon olarak da kumaş ve pamuk yapımı siyah düz bir pantolon giymişti, ayakkabı da ucu sivri İspanyol yapımı kahverengi kundura idi. Elias’ın boynunda Annah’ın fotoğrafı içinde saklı gümüş yapımı kolye takmıştı. Kolyeyi çıkarıp Zaman Makinesinin koluna astı ve zamanı ayarlamaya başladı. Kolyenin asılı olduğu kolu çekti ve makine çarkları dönmeye başlamıştı. Zaman Makinesini çevreleyen halkalar hızlı bir şekilde dönerek çalışıyordu. Elias makinenin çalışmayacağından korkuyordu. Eğer makine çalışırda geçmişe giderse Annah’ya ne diyeceğinden emin değildi. Ama Elias bildiği bir şey vardı geleceği değiştiremezdi. Bunu yapmasında büyük sorunlarla karşılacağını düşünüyordu ve Annah’yı sadece görmek istiyordu o kadar. Makinenin etrafındaki halkalar çıplak gözün göremeyeceği kadar hızlı bir şekilde dönmeye başlamıştı. Elias’ın etrafındaki mekan değişiyordu. Zaman Makinesi çalışmıştı. Elias zamanda geçmişe giderken atölyesinin nasıl değiştiğini görüyordu. 2 ay önce getirdiği koyu meşe odunundan yapılmış masası, aletlerini astığı pano, ilerlemelerini ve hesaplamarını yaptığı beyaz tahta, biraz vakit geçirmek için getirdiği dart oyunu… Hepsi gitmişti. Atölyesi ilk geldiği sefer ki gibi boş bir depoya geri dönmüştü. Zaman Makinesinden inip etrafı dolaşmaya başladı. Gece vakti idi. Köşede duran bir büfeden haber gazetesinin tarihine bakmıştı.
Annah’ın öldüğü gününe gelmişti. Hızlıca cep saatine baktı ve daha geç kalmamıştı. Hızlıca parka doğru koştu ve Annah’nın yanına gitti. Annah’a o zaman işten çıkmıştı. Annah Parkın yakınında bulunan bir hastanede hemşirelik yapıyordu. Elias’ı görmek için hazırlanmıştı; üzerinde balo gecelerine katılan elit insanların giydiği koyu kırmızı bir elbise vardı ayaklarında da ucu sivri siyah topuklusu vardı. Elias, Annah’ın elini tuttu ve onu sevdiğini söyledi. Annah’ın yüzü kızarık bir şekilde şaşkın şaşkın Elias’a bakıyordu. Yüzü kızarık şekilde bakan Annah’a bunu neden yaptığını sordu. Elias “Bugün benim için özel bir gün.” diyerek Annah’ya son bir defa baktı ve oradan arkasına bakmadan uzaklaştı. Çünkü arkasına baktığında Annah’ın onu ağlarken görmesini istemiyordu. Elias, Annah’ı kurtarsa bile kendi geleceği değişmeyecekti. Bundan emindi çünkü Zaman Makinesi sadece seyahat etmeye yarıyordu var olan geleceği değiştiremiyordu. Annah’a her türlü ölecekti. Elias mutlu olmuştu o zamanki gerçek hislerini şimdi tam anlamıyla yansıtabilmişti. Elias Zaman Makinesini bıraktığı Eski ve Yeni atölyesine geri geldi. Kendi zamanına gidecekti. Ayarlamaları yaptı ve Annah’nın resmi asılı olduğu kolu çekti ve kendi geleceğine gitti. Üzgün ve Mutluluk karışımı bir şekilde ağlıyordu. Koyu meşe ağacından yapılmış masasına geçip kırmızın deri koltuğuna oturdu. Zaman Makinesinin yapım aşamalarını her şeyi yaktı. Zaman Makinesine ise kendi evinde bulunduğu sapı ceviz ağacığından yapılmış ucu baya bir kullanılmış balyozunu aldı. Atölyeye geldiğinde şaşkınlık içinde içeride çok tanıdık bir koku vardı. Elias eline bir damla düşmüştü bu gözünün yaşıydı. Elias içeri girdiğinde Annah’a ile karşılaşmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. İlk defa böyle bir durum ile karşılaşıyordu. Onun sadece bir hayal mi yoksa bir anı mı olduğundan emin değildi ama kokusu birebir oydu. Annah’a ona “Hayalet görmüş gibi bir halin var. Bir sorun mu oldu?” diye sordu. Elias onu sesini duyunca dünyası durmuştu kendi kalp atışını duyabiliyordu. Gözlerinde göz yaşları vardı mutlu olduğu için ağlıyordu. Elias, Annah’ya bakarak “Hoş geldin.” dedi. Annah şaşırmıştı her zaman olduğu atölyeye geliyordu. Elias, Annah’ya var gücüyle sarıldı onu bir daha kaybetmemek için onun sonsuza dek yanında olmak için sarıldı.