Kaan ve Sena dışarıdan geliyorlardı. Parkta üstleri kirlenmiş olan Kaan ve Sena eve doğru yürürken konuşuyorlardı.

Kaan: Annem bize çok kızacak keşke bu kadar kirlenmeseydik.

Sena: Umarım babam evde değildir. Yoksa kavga çıkabilir.

Kaan: Umarım. Geçen gün halıya çay dökülünce nasıl kızmıştı ve sana vurmuştu aklımdan çıkmıyor. Seni korumaya çalıştığım için bana da kızmıştı ve beni de dövmüştü. Ama kendi değil dayak için değil de seni koruyamadım için bütün gece üzülmüştüm ve uyuyamamıştım.

Sena: Ayy senin gibi bir abim olduğu için çok şanslıyım. Seni çok seviyorum.

Kaan (GÜLEREK): Tabii ki şanslısın.

Kaan ve Seda evlerinin önüne geldiler. Kaan Zile korkarak bastı. Kapıyı anneleri açtı. Annelerin niye geç kaldıklarını sordu. İkisi bir ağızdan geç kalmaların ve kirlenmenin sebebini anladıktan sonra bir daha olmayacağına dair söz verdiler. Anneleri Emine Hanım gülümseyerek başını salladı ve direkt banyoya götürdü. İlk önce Kaan'ı yıkamaya başladı.

Kaan: Anne ya 13 yaşıma geldim hala sen yıkıyorsun beni. Artık kendi başıma yıkanmalıyım.

Emine Hanım: Kendi başına yıkanacak kadar büyümüş olsaydın üstünü başını kirletmemişte olurdun.

Kaan: Off tamam, tamam.

Annesi Kaan'ı yıkadıktan sonra sobanın yanındaki kıyafetleri giymesini ve iyice ısınmasını söyledi. Kaan, annesinin dediğini yapmak için odaya doğru gitti. Kaan'a banyodan odaya kadar olan 5 adımlık yol soğuk nedeniyle kilometreler gibi gelmişti. Odanın kapısını açınca sıcak hava bir anda yüzüne geldi. Hep duyduğu ama hiç görmediği sana girmiş gibi hissetti. Sıcak odada televizyon izlerken üstünü de giydi. Bu arada Emine Hanım Sena’yı yıkıyordu. Sena bir anda annesi ile konuşmaya başladı.

Sena: Babam evde olacak diye çok korktum. Bizim yüzümüzden kavga etmenize istemeyiz. Zaten her gün bir bahane buluyor ve kavga çıkartıyor.

Emine Hanım: Sen korkma ve üzülme bir tanem evliliklerde olur böyle kavgalar canını sıkma olur mu?

Sena: Gerçekten her ailede oluyor mu?

Emine Hanım: Tabii ki Güzel kızım her ailede kavgalar olur.

Emine Hanım sırf kızı üzülmesin diye kendisinin bile inanmadığı cümleler kurmuştu. Aslında Sena da inanmamıştı. Çünkü şiddetini hiçbir açıklamasının olmayacağını biliyordu.  Ama çocuklarının küçük vücutlarının böyle olaylara Sitesi düşmesini istemiyordu. Emine Hanım Sena'yı da yıkadıktan sonra ona da odaya geçmesini ve üstünü giymesini söyledi. Kendisi de banyoyu temizlemeye başladı. Fazla geçmeden zil çaldı. Sena babasının sinirli mi yoksa çok sinirli mi geldiğini düşünüyordu. Zaten güler yüzlü gelmesi söz konusu bile değildi. Sena ve Kaan bu durumdan çok sıkılmıştı ve ikisi de çok yorulmuştu. Annelerin çocuklarına kapı çalarsa açmalarını kendisinin açacağını söylemişti. Ve banyoyu yıkamak da olduğu için biraz geç açmıştı. Kaan ve Sena'nın babası Abdullah Bey hemen atladı.

Abdullah Bey: Bir işe yaradığın yok zaten Bir de kapıyı geç açıyorsun.

Emine Hanım sessizliğini korudu. Zaten ne söylese boştu. Konuşmanın pek bir anlamı yoktur. Abdullah Bey Elini Yüzünü yıkamaya gitti. Emine Hanım'a o arada yemeği hazırlamasını söyledi. Emine Hanım'a yardıma giden Kaan ve Sena bir işin ucundan tutuyorlardı. Yavaş yavaş bardakları çatalları taşımaya başladılar. Kaan bardakları Sena ise çatalları taşıyordu. Yemek yiyecekleri odaya girdiler. Babası kanı görünce sinirlendi ve ‘Erkek adam bardak çatal taşımaz! Kız işi yapmaz! Gel otur!’ dedi. Kaan'ın aklında yüzlerce soru vardı. ‘Bunların kadın işi ile ne alakası var? Yardımlaşmanın neresi kötü?  Böyle düşünmesin deki suç babamda mıydı, yoksa onu böyle yetiştiren ailesinde miydi?’ daha soruların cevaplarını veremeden annesi içeriye girdi. Kaan'ın yardıma gelmediğini sordu. Kaan göz hareketleriyle babasını işaret etti.

Ve o sırada babası hemen lafa atladı. Bir daha çağırmamasını ve onun işi olmadığını söyledi. Ayrıca sözlerime devam ederiz sadece çamaşır yıkayıp yemek yaptığını söyledi. Bunu da yapamayacaksa gitmesi gerektiğini, evi terk etmesini söyledi. Emine Hanım yine sessizliğini korudu ama evde durmasının tek sebebi çocuklarıydı. Bunu bilen Abdullah Bey her seferinde ‘‘Git!’’ diyordu. Çünkü gitmeyeceğine, gidemeyeceğini biliyordu. Emine Hanım tabaklara yemek katmaya başladı. Emine Hanım’ın çocuklarına kattığı her bir kaşık yemek Abdullah Bey’in gözünde kocaman gözüküyordu. Ama bir şey demiyordu. Yemek tabakları katıldı ve yemeye başladılar. Emine Hanım mutfaktan, yaptığı ayranı almaya gitti. Döndüğünde Abdullah Bey telefon ile konuşuyordu. Arkadaşlarıyla buluşacağını gece dışarıya çıkacaklarını konuşuyorlardı.  Emine Hanım Yine nereye gideceğini sordu. Abdullah Bey ise ‘Sana hesap mı, vereceğim’ dedi. Emine Hanım Bunu duyunca ‘Azıcık insan olsan hesap değil, soru sorduğumu anlardın da Nerede o günler’ diyerek sitem etti.  Bunu duyan Abdullah Bey sinirlendi ve ‘Boş konuşup benim canımı sıkma akşam akşam’ dedi. Emine Hanım sustu ve yemeğe devam etti. Yemek bitene kadar bir sessizlik oluşmuştu ve en sonunda yemek bitti. Sofrayı toplamaya başlayan Emine Hanım’a çocukları yardım etmeye başladı. Mutfak eşyaları bıraktığı sırada Kaan, Emine Hanım'a babasının gitmesinin daha iyi olacağını söyledi. Emine Hanım ‘sakın bir daha böyle bir şey dediğini duymayayım tatlım ne olursa olsun ne yapmış olursa olsun o sizin babanız böyle şeyler söyleme’ dedi. Kaan ise ‘tamam anneciğim’ dedi. Kaan ve Sena koşar adımlarla televizyon izlemeye gittiler. En sevdikleri dizi olan ‘‘Süper Ayaklar’’ başlayacaktı. Anneleri sadece bu diziyi izlemelerine izin verdi sonra yatmaları gerektiğini söyledi. Kaan ve sena birbirlerine bakıp gülüştüler. Biliyorlardı ki o tatlı dilleriyle annelerini ikna edecekti. Ve babaları da her zamanki gibi gecenin köründe gelecekti. Bu yüzden rahatlardı. Ve sonunda dizileri başlamıştı. Anneleri bu arada meyve tabağı hazırlıyordu. Emine Hanım mutfakta olmasına rağmen dizinin başladığını anlamıştı. Çünkü çocukların gülüşme sesleri mutfağa kadar gitmişti. Bir ara Kaan ve Sena çok yüksek seste güldü. Tam o sırada Emine Hanım elinde meyve tabaklarıyla içeri girdi ve neye güldüklerini sordu.

Sena: Köpekle tavuk tartışırken köpek, tavuğa ‘ben dört ayaklıyım sen ise iki ayaklısın yani ben senden iki kat daha fazla süperim’ dedi. Annesinin de yüzünde tebessüm oluşmuştu. Hep beraber diziyi izlerken bir yandan da meyvelerini yiyorlardı. Reklam arası olmuştu. Kaan sakladığı çikolatalarından üç tanesini getirdi. Sena’nın en sevdiği çikolatadan almıştı. Sena görünce direk abisine sarıldı ve teşekkür etti. Anneleri de en sevdikleri dizi oynayacak diye çocuklara cips almıştı ve meyvelerin bitmesini bekliyordu. Emine Hanım gitti ve cipsle içecek getirdi. Çocuklar için her şey mükemmel gidiyordu ve çok mutlulardı. Emine Hanım’ın da tek istediği buydu zaten çocuklarının mutlu olması. Ve reklam bitti. Kaan ve Sena’ya reklam arası saatler gibi gelmişti. Abur cuburlarını dizi izlerken yemek istiyorlardı. Çocuklar diziyi izlerken Emine Hanım da meyve tabaklarını mutfağa götürdü ve yıkadı. Emine Hanım mutfakta işlere dalmıştı ve çocukların izlediği dizi çoktan bitmişti. Çocuklar fırsatı değerlendirip farklı bir dizi izlemeye başlamışlardı. Emine Hanım içeri girdi ve ‘diziniz bittiyse doğru yatağınıza gidiyorsunuz’ dedi. Kaan annesine ‘annecim biraz daha oturalım sonra gideceğiz söz veriyorum’ dedi. Sena hemen abisinin sözüne devam etti ve ‘anne lütfen’ dedi. Emine Hanım çocuklarına kıyamayıp izin vermişti. Çocuklar dizi izlemeye devam etti. Belli bir süre sonra izledikleri dizi bitince beraber yatmaya gittiler. Emine Hanım çocukları yatırdıktan sonra kendisi televizyon izleyip kazak örmeye başladı. Abdullah Bey’i bekliyordu. Saatler ilerliyordu ve Abdullah Bey ortalıkta yoktu. Hep geç kalıyordu ama hiç bu kadar geç kalmamıştı. Emine Hanım hem merak etmişti hem de başına bir şey mi geldi diye korkuyordu. Arayıp aramamak arasında kaldı. Olurda bir şey olmamışsa Abdullah Bey kendini rahatsız ettiği için kızıp sinirlenecekti. Gece gece çocuklarda uyumuşken bir ton tartışma çıkmasını istemediğinden aramadı ve biraz daha bekleme kararı aldı. Nerdeyse sabah olmuştu ve Abdullah Bey hala eve gelmemişti. En son Emine Hanım dayanamayıp arama kararı aldı. Hemen telefonunu alıp rehberde ‘A Kocam’ kişisini buldu. Aslında bulmak çokta zor olmamıştı. Acil durumlarda zaman kaybetmeden aramak için ‘Kocam’ diye değil ‘A Kocam’ diye kaydetmişti. Çabuk bulmuştu ama bir anlamı yoktu çünkü Abdullah Bey’in telefonu kapalıydı.

Emine Hanım meraktan uyuyamamıştı. Emine Hanım, Abdullah Bey’in her zaman beraber dışarı çıktığı arkadaşlarının hanımlarını aradı. Ama onlar da daha eve dönmemişti. Bu durum bütün aileleri tedirgin etti. Tam anlamıyla sabah olmuştu. İlk önce Sena uyandı ve babasının nerde olduğunu sordu. Annesi babasının eve gelmediğini söyleyince Sena çok korktu. Direkt abisinin yanına gitti ve onu uyandırdı. Sonra babasının bütün gece eve gelmemiş olduğunu söyledi. Kaan yataktan fırladı ve annesinin yanına koştu. Annesine ‘Sena’nın dedikleri doğru mu?’ dedi. Annesi de ‘evet canım doğru ama telaş yapmayın bu kadar bir şey olmaz babanız gelir birazdan’ dedi. Çocuklar biraz daha bekledi ve en son dışarı çıkıp babasının gidebileceği yerlere bakma kararı aldılar. İlk ıssız yerlere baktılar, gezdiler, aradılar ama bulamadılar. Sonra Sena kahveye bakmalarının iyi olacağını söyledi. Kaan da kardeşinin dediğini onayladı ve kahveye doğru gitmeye başladılar. Yolları uzundu çünkü köyden uzaklaşmışlardı. Ve Sena çok susamıştı. Abisine yanında su alacak para olup olmadığını sordu. Abisi olmadığını belirtirken aynı zamanda ceplerini yokluyordu. Tam umudunu kesecekti ki son ihtimal olarak ceketinin iç cebine baktı bozuk paralar vardı. Parayı saydı tam tamına kırk kuruş çıkmıştı. Bakkala girip suyun fiyatının ne kadar olduğunu sordular. Bakkal suyun fiyatının elli kuruş olduğunu söyledi. Kaan’ın yüzü düştü ve ne yapacağını bilmeden Sena’yı da alıp dışarıya doğru ilerlemeye başladı. Bakkal çocukları durdurup ne kadar paraları olduğunu sordu. Kaan ise ‘kırk kuruşumuz var’ dedi. Bunu duyan bakkal kırk kuruşu alıp Kaan ve Sena’ya iki tane su iki tane de çikolata verdi. Sena, bakkala ‘teşekkürler amca bir dahaki sefer geldiğimiz sefere veririz olur mu?’ dedi. Bakkal ‘ne zaman getirirsen getir problem değil istersen hiç getirme’ dedi ve gülümsedi. Kaan ve Sena bakkaldan çıktılar ve kahveye doğru yürümeye devam ettiler. Kaan, Sena’yı bilerek kahvenin uzağında bıraktı. Olurda babası kahvede olursa Sena’ya kızmasın diye. Kaan kahveye doğru yaklaştığında kahvedekilerin bir şeyler konuştuklarını duydu. Ve tam içeriye girmeden gizlice dinledi.

Kahvedekilerden biri: Abdullah, Yusuf, Murat ve Yusuf dün gece çok ses yaptıkları için bekçi yanlarını uyarmaya gitmiş.

Ve bekçi sarhoş olduklarını görünce ‘gecenin bu saatinde hem içmişsiniz hem de utanmadan ses yapıyorsunuz hadi evlerinize gidin’ demiş. Bunu duyan Abdullah, Yusuf, Murat ve Zeynel çok sinirlenmiş ve polisi bıçaklayıp öldürmüşler. Sonra da hep beraber kaçmışlar. Bunu duyan Kaan dondu kaldı. Ve aklındaki bütün düşünceler bir anda silinmişti. Direkt kahveden çıktı ve Sena’nın yanına gitti. Eve gitmeleri gerektiğini söyledi. Sena ise babasının orda olup olmadığını sordu. Kaan’dan olumlu yanıt alamayan Sena abisine niye başka yerlere bakmaya gitmediklerini sordu. Kaan, Sena’ya ‘çok konuşma da yürü!’ dedi. Sena aldığı cevap karşısında çok şaşırmıştı. İlk defa abisinden bu kadar sert ve bu kadar ters bir cevap almıştı. Ve kötü bir şeyler olduğundan şüphelenmişti. Ama abisi o kadar sinirliydi ve korkmuştu ki. Sena da sorularına cevap alamayacağını bildiği için sormuyordu. Kaan ile Sena evlerinin önüne geldiler ve evlerinin kapısı açıktı. Kaan, Sena’ya içeri girmemesini söyledi. Ve Sena, abisinin dediğini yaptı kapının dışında bekledi. Kaan odaya girdiğinde annesini kanlar içinde yerde yatarken gördü. Ve ‘Anneee!’ diye bağırdı. Bunu duyan Sena içeri girmek istedi ve ‘abi ne oldu’ diye bağırdı. Kaan o görüntüyü Sena görmesin diye koşarak Sena’nın yanına gitti ve içeri girmemesini sağladı. Bu arada bütün komşular evlerinden dışarı çıkmıştı. Kaan yan komşusunun yanına gitti ve ne olduğunu sordu. Yan komşusu Hatice Hanım ‘sizin evden gelen bağrışma seslerini duyduk sonra bir ara ses geldi ‘‘Paralar Nerde?’’ sonra bağrışma sesleri devam etti ve en son annen çığlık atmaya başladı ama biz korkup dışarı çıkamadık. Zaten baban evden çıkalı üç-dört dakika oldu. Sizi görünce bizde hemen dışarı çıktık. Annene bir şey olmuş m?’ dedi. Kaan ise ağlayarak cevap verdi. Ve ‘annem kanlar içinde yerde yatıyor’ dedi. Bunu duyan Sena ağlamaya başladı ve küçük bedeni çok dayanamadı ve bayıldı. Bu arada köylülerden bazıları Emine Hanım’ın durumuna bakmak için eve girdi. Çok sürmeden geri çıktılar ve vefat etmiş olduğunu söylediler. Zaten Sena bayılmıştı. Kaan’ın da bütün dünyası başına yıkıldı. Komşular Sena’yla ilgilendiler kolonya falan koklattılar bir şekilde Sena’yı kaldırdılar. Köylüler kendi arasında konuşuyorlardı. Kaan ve Sena’ya ne olacak diye ve sonra biri atıldı lafa ‘ikisini de çocuk esirgeme kurumuna verirler.

İnşallah birbirlerinden ayırmazlar ama büyük ihtimal bundan sonra birbirlerini çok az görecekler belki de hiç göremeyecekler’ dedi. Bunu duyan Kaan zaten annemi kaybettim. Sena’yı kimseye vermem düşüncesiyle bir plan yaptı ve Sena’yı da alıp kaçmayı düşünüyordu. Ama ne yapacağı nereye kaçacağı ve bunları hangi parayla yapacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Kaan bunları düşünürken aklına bir anda babasının, annesini paraları vermediği için öldürmüş olabileceği aklına geldi. Ve hemen annesini kendisi ile kardeşine zor durumda kalırsanız buradan bu parayı alın ama bu yeri sakın babanıza söylemeyin dediği yere bakmaya gitti. Ve paraların hepsi ordaydı. Kaan paraların hepsini ceketinin cebine kattı sonra dışarıya çıktı. Direkt olarak Sena’nın yanına gidip ‘şimdi hemen buradan gitmezsek seni benden, beni senden ayıracaklar zaten annemiz artık yok ben seni kaybetmek istemiyorum’ dedi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Sena’da ‘nasıl gideceğiz abi daha su alacak paramız bile yok nasıl gideceğiz’ dedi. Kaan, paralarının olduğunu ve polisler gelmeden hemen gitmeleri gerektiğini söyledi. Kaan ve Sena köylülerden gizlice meydandan uzaklaştılar. Tam uzaklaştıklarına emin oldukları zaman kimsenin kendilerini görmeyeceği bir köşeye oturdular. Kaan ‘söyle bakalım hangi şehre gitmek istersin’ dedi. Sena hemen atladı ve ‘İstanbul’ dedi. Zaten pek bir şehir de bilmezdi. Belki ‘‘Süper Ayaklar’’ olmasa İstanbul’u da bilmeyecekti. Kaan hemen anlamıştı niye istediğini. Bir dizi için İstanbul’a gitmek istiyordu. Hep diyordu zaten ‘büyüyünce gideceğim İstanbul’a ‘‘Süper Ayaklar’’ ile tanışacağım’ diye. Kaan kardeşinin bu isteğini kırmadı ve kabul etti. Artık İstanbul’a gitmek için plan yapacaklardı. Kaan biraz düşündükten sonra planı yaptı. İlk önce dolmuşa binip şehir merkezine gittiler. Sonra şehir merkezinden de dolmuşa binip otogara geçtiler. İstanbul’a gitmek için iki bilet alacaklardı ama küçükler diye bilet alamayacaklarını ve yakalanacaklarını bildiği için Kaan hemen gözüne orda bir dilenci kestirdi. Dilencinin yanına gitmeden ceketinin cebindeki paralardan yirmi lira çıkardı. Sonra dilencinin yanına gitti ve ‘bize İstanbul’a gitmemiz için iki bilet alırsan sana yirmi lira veririm olur mu?’ dedi. Dilenci için bu güzel bir miktardı ve hiç düşünmeden kabul etti. Bilet fiyatlarını öğrendi sonra Kaan’dan biletlerin paralarını aldı.

Biletleri aldıktan sonra Kaan’a biletleri verdi ve yirmi lirasını aldı. Dilenci, Kaan’a teşekkür etti. Kaan ‘asıl ben teşekkür ederim yaptıklarınız için’ dedi. Kaan paranın insanlara her şeyi yaptırabileceğini gördü. Ve sonra düşünmeye başladı. Gözleri dolan Kaan ‘annem keşke paraları babama verseydi. Para insana her şeyi yaptırır. Her şeyi alır. Ama seni gerçekten beklentisiz; karşılıksız seven bir insan, bir anne alamaz’ dedi kısık sesle. Kaan artık her şeyi bir kenara bırakıp sadece kardeşini düşünecekti. Çünkü bunu yapmak zorundaydı kardeşinden başka kimi vardı ki? Bunun bilincinde olan Kaan, Sena’yı alıp markete girdi. Ve ‘sen acıkırsın otobüste sana bir şeyler alalım’ dedi. Sena’nın sevdiği yiyecekleri aldıktan sonra doğru otobüse bindiler. Biletleri kontrole gelen muavin Kaan ve Sena’ya neden tek olduklarını ve ailelerinin nerde olduğunu sordu. Heyecan yapan Sena bütün durumu anlatacakken Kaan lafa girdi ‘annem ve babam ineceğimiz yerde bizi bekliyorlar bizi teyzemiz bindirdi’ dedi. Aldığı cevap karşısında tatmin olan muavin bileti kontrol ettikten sonra başka yolcuların biletlerini kontrol etmeye başladı. Muavin herkesin biletini kontrol edip yerine geçti. Ve otobüs şehirden uzaklaşıyordu yavaş yavaş. Kaan ve Sena’yı hiç bilmedikleri bir şehirde, hiç bilmedikleri bir yerde zor bir hayat bekliyordu. Yeni bir başlangıç…