Karagöz Oyunu

Kanlı Kavak

Kişiler: KaragözHacivatKaragözün Karısı, Zenne Aşık, Hasan Muslu, Cin Bayram Ağa (Kavak bekçisi, Arnavut), Ramazan Ağa (Kavak bekçisi, Arnavut)

Birinci bölüm:

Manici Muhaveresi

(Hacivat semai okuyarak gelir.) (Makamı: Ferahnak.)

Sözü canları bağışlar,

Bizim cananımız vardır var.

Yüzü hurşide benzer,

Meh-i tabanımız vardır var.

Hacivat — Of hay Hak...

Eylemez mi seyreden yaranı hayran perdesi,

Mucid-i zıll-i hayalin ehl-i irfan perdesi.

Perdeye akseyleyen resm-i hayalin zıllini,

Gösterir tenvir olundukça bu meydan perdesi.

Sen de ey Hüsni bu şeb, gel eyle dikkatle nazar,

Bezm-i yarane kuruldu işte burhan perdesi.

Huzur-ı hazıran cem'iyyet-i irfan vakt-i safa-yı merdan. Laindir, dinsizdir, münafıktır şeytan. Şeytanın dinsizliğine, Rahman'ın birliğine ve bizi seyreden ahibbanın sağlığına. (Yer öper ve ayağa kalkarak devamla...)

Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz,

Divanelerin hemdemi divane gerektir.

Beyt-i güzininin müeddasınca; her hali latif, etvarı zarif, fasihüllisan, musahabeti tatlı.

Karagöz — (Penceresinden) Hoş geldin ıspanak suratlı. (Çekilir.)

Hacivat — Bir yar-i vefa-şiarım olsa geliverse şu dört kuşe hayme üzere kadem bassa. O söylese ben dinlesem. Haddim olmayarak bendeniz söylesem Huzzar-ı Kiram safayab olsalar.

Diyelim işimizi Mevlam rast getire.

Yar bana bir eğlence meded!..

Aman bana bir eğlence meded!..

Karagöz — (İçeriden) Geliyorum, geliyorum...

Hacivat - Aman bana bir eğlence meded!..

Karagöz — (Atlar, boğuşurken) Dur Hacivat şaka yaptım.

Hacivat — Bırak birader, sakalımı yoldun. (Kaçar.)

Karagöz — (Sırt üstü yatar.) Of aman amanın, öldüm bayıldım, eski hasırlar gibi yerlere yayıldım. (Ayağa kalkar.) Seni gidi utanıp arlanmaz, bacası çökmüş, çatısı yıkılmış, kiremidi kalmamış... Hele bir daha gel de bak.

Hacivat—Vay Karagöz'üm, maşallah maşallah akşam-ı şerifler hayırlar olsun.

Karagöz — Lebbeyk!

Hacivat — Akşam-ı şerifler hayırlar olsun, derim.

Karagöz — Senin de sinsileni sansarlar boğsun. (Tokat...)

Hacivat — (Hiddetli) Bak Karagöz, beni böyle gelir gelmez darba (vurmaya) hakkın yok.

Karagöz — Sen de şu yumruğu al da burnuna sok. (Tokat... )

Hacivat — A birader, ben şuraya gelir gelmez bir vaveyladır koptu.

Karagöz — Nerden koptu?

Hacivat — Ne?

Karagöz — O mor leylak.

Hacivat — A külhani, ben sana şimdi mor leylak sordum mu? (Tokat...)

Karagöz — Ya ben de sana taze açmış zambak sordum mu? (Tokat... )

Hacivat — A birader, hep lafların setrepeki.

Karagöz — On paralık da bana al.

Hacivat — Neden?

Karagöz — O sert tönbekiden.

Hacivat — A birader, ben senden sert tönbeki sordum mu? (Tokat...)

Karagöz — Ya ben de senden taze Bafra tütünü istedim mi? (Tokat...)

Hacivat — Bak Karagöz'üm, bu akşam Ramazan-ı Şerifin on sekizinci gecesi, Cenab-ı Hak cemi cümleyi çok senelere yetiştirsin.

Karagöz— Amin...

Hacivat — Sen davul çalmasını bilir misin?

Karagöz — Haydi doğru hapise.

Hacivat — Ne hapsine Karagöz'üm?

Karagöz — Bekçinin davulunu çalayım, polisler yakalasınlar.

Hacivat — Yani Karagöz'üm, manicilerin çaldığı gibi.

Karagöz — Ha!.. Onu yaparım.

Hacivat — Davulun var mı?

Karagöz—Var ya...

Hacivat — Haydi al da gel.

Karagöz — Ne olacak?

Hacivat— Mahalle mahalle dolaşırız, sen davul çalarsın, ben de maniler söylerim. Beş on kuruş para kazanırız. Haydi git, davulunu al da gel.

Karagöz— Olur. (Eve gelir.) Yahu...

Karagöz'ün Karısı— Huu...

Karagöz — Şu davulu ver.

Karagöz’ün Karısı— Aaa, ben onu kırdım, kasnağında su ısıttım, çocuğun bezlerini yıkadım.

Karagöz — İyi halt ettin.

Karagöz’ün Karısı— Ne yapacaksın?

Karagöz— Hacivat'la sokaklarda mani söyleyip para kazanacaktık. Sana da fistanlık alacaktım.

Karagöz’ün Karısı— Öyleyse şaka söyledim, kömürlükte duruyor, git de al...

Karagöz — Ha şöyle... (Davulla meydana gelir.) Geldik Hacivat.

Hacivat — Hadi Karagöz'üm, şurdan aşağı mahalleye gidelim, gel benimle. (Birkaç kere giderler, gelirler.)

Karagöz — Daha gidecek miyiz, yoruldum be! (Yere oturur.)

Hacivat— Kalk canım, işte geldik başla çalmaya...

Karagöz — (Hem söyler hem çalar.) Dumbededumdum. Dumbede, dumbede dumdum, dumbede!..

Hacivat— Size geldim, size geldim,

İnci, mercan dizegeldim...

Karagöz — (Çalar.)

Hacivat — Benim güzel komşularım, Arzulayıp size geldim.

Karagöz — (Hem çalar, hem söyler.) Gümbede gümbede, gümbede gümgümbede...

Hacivat — Havaya attım fişeği, Döndü dolaştı köşeyi, Arkadaşımı sorarsanız, Paçacının kör eşeği.

Karagöz — Bunda halt ettin, tokmak kafana gelecek ha!..

Hacivat — Aman Karagöz çal, bak hanımlar gülüyorlar.

Karagöz — Ben eşek olduktan sonra herkes güler.

Hacivat — Canım sen aldırma, çalmana bak.

Karagöz — Olur. (Çalar.) Gümbede güm- gümbede...

Hacivat — Ayna camlar açılır, Çil paralar saçılır, Beyimin gönlü olunca Kesenin ağzı açılır.

Karagöz— Açılır... Gümbedegüm, gümbede- güm, gümgümbede...

Zenne — (İçerden) Bekçi baba, biraz gelir misiniz?

Kanlı Kavak” oyununda perde arkası

Hacivat— Geleyim efendim. (Gider.)

Zenne — (İçerden) Alınız şu parayı, size layık değil ama kusura bakmayınız.

Hacivat— Aman efendim, ne zahmet, ne zahmet...

Karagöz— Parayı alıyor. Bir de kedi gibi ne zahmet, ne zahmet diyor.

Hacivat— Ben söyledim, bahşişimi aldım, sende söyle, sen de al... (Gider.)

Karagöz— Şey... Hacivat... Gitti kerata. (Çalar.) Gümbede gümgümbede!...

Zenne — (İçerden) Bana bak davulcu! Başımız ağrıyor, git başka yerde çal...

Karagöz — Hacivat paraları aldı, savuştu gitti, bana metelik vermedi.

Zenne — (İçerden) Sen ne istiyorsun?

Karagöz — Bana da para verin.

Zenne — (İçerden) Aşçıbaşı, o bulaşık tenceresini getir, şunun kafasına dök de gitsin.

Karagöz — Hay inayetinizle yerin dibine geçin! (Gider.)

(Türkü söylenirken perdenin ortasına kavak ağacı kurulur. Türkünün sonunda Karagöz penceresinden görmeyerek ağacın üstüne atlar, yuvarlanarak yere düşer, arka üstü kalır.)

Karagöz — Aman! Kolum kanadım, başım gözüm vay vay vay...

Hacivat— (Gelir.) Ne oldun Karagöz'üm?

Karagöz — (Ayağa kalkarak) Bu ağacı buraya kim dikmiş?

Hacivat— Ne oldu?

Karagöz — Ne olacak, atlayım dedim, üstüne düştüm, az daha kafam patlayacaktı.

Hacivat — Bunun adına Kanlı kavak derler. Bu ağaç Serez'le Selanik arasında netameli bir ağaçtır. Bunun altına çift gelen tek gider, tek gelen hiç gider, sen bunun altında çok dolaşma, sonra karışmam. (Gider.)

Karagöz — Hay uydurucu herif hay, bir alay yalanları uydurdu gitti. (Ağaca bakarak) Ooo... Burada bir çeşme var. Şurdan bir su içeyim. (Ağzını çeşmeye yanaştırırken başına vururlar.) Aman kafama kim vurdu? (Arkasına ve yukarı bakarak) Burda kimseler de yok. Lakin kafama kim vurdu? Belki çocuklar taş atmışlardır. Çeşmenin suyu da soğukmuş, hele biraz daha içeyim.

Karagöz — (Tam su içerken vururlar.) Vay aman gene vurdular. Neme lazım buradan savuş- malı Hacivat “Buralarda durma!” demişti. (Gider.)

(Aşık Hasan, oğlu Muslu ile aşağıdaki türküyü söyleyerek gelir.)

(Makamı: Bayati)

Mor menekşe boynun eğmiş,

Yapracığı suya değmiş.

Yazın yeşil kemha giymiş,

Kışın beyaz giyen dağlar.

Aşık Hasan— Bana bak oğlum Muslu! Öyle bir yere geldik ki buradan çift gelen tek gider, tek gelen hiç gider. Sen şöyle önüme geç oğlum!

Muslu — Babacığım, arkanızdan geliyorum. Hiç küçükler büyüğünün önüne geçer mi?

Aşık Hasan— Sen şimdi beni dinle, geç önüme. Burası bir netameli yerdir, sonra seni çalarlar.

(Cin gelir, Muslu 'yu götürür.)

Aşık Hasan— Haydi oğlum Muslu, geç önüme! Oğlum Muslu...

Karagöz — (Pencereden) Hay hemşeri, burada musluk yok, şurada çeşme var, orada takılı musluk. (Çekilir.)

Aşık Hasan— Ah, zalim kavak! Dalın, budağın kırılsın, yaprakların solsun. Oğlum Muslu...

Karagöz — (Pencereden) Baba, burda musluk filan yok.

Aşık Hasan— Musluk değil, benim oğlumun adı Muslu. Bu zalim kavak aldı gitti, benim ciğerimi dağladı.

Karagöz — Yaa... demek bu kantorlu kavağın hırsızlığı da var ha...

Aşık Hasan— Sazımla şu zalim kavağa yalvarayım, belki insafa gelir de oğlumu bana bağışlar.

Kavak — Niçin feryat edersin Aşık Hasan?

N'idelim senin Muslu'nu behey avanak!

Aşık Hasan— Hak dost...

Tutar seni inkisarım, kurur dalın budağın,

Zalim kavak n'ittin benim Muslu'mu?

Kavak — İnkisar etme aşık, bende oğlun yoktur.

Var yürü git altımdan, bende Muslu'n yoktur.

(Cin Muslu'yu getirir.)

Aşık Hasan— Ah oğlum, Muslu'm! Nerelerdesin acep?

Muslu — Buradayım baba. 

Aşık Hasan— Oğlum neredesin, geç önüme.

Muslu — Peki babacığım. (Önüne geçer.)

Aşık Hasan— Nerelere gittin oğlum?

Muslu — Beni götürdüler, şeker verdiler, şerbet verdiler, tekrar buraya getirdiler.

Aşık Hasan— Haydi oğlum, buralardan gidelim.

(Türkü söyleyerek giderler.)

Karagöz — Ey kantorlu kavak, sen adamın musluğunu çalarsın, benim de enseme konarsın. (Yılan, dallar arasından: -Diz!...) (Korkar.) Kış kış... aa... gitmiyor. Ben sana şimdi gösteririm. Şurada bacanın üstündeki leyleği getiririm, sen görürsün. (Gider, leylekle gelir.) Göreyim seni akbaba, şunu becer. (Leylek uçar, yılanı yakalar, biraz boğuşurlar, gagasına alır, uçar gider.) Seni gidi muzur hayvan seni, haydi uğurlar olsun. Gelelim şimdi kan- torlu kavak sana. Seni kökünden keser, kışın yakarım. (Yukarıdan cin gelir, Karagözü kapar, götürür. Çarpık olarak getirir bırakır, gider.) Oh, tez kurtuldum elinden, ne acaip şeymiş o! Ama benim kollarım oynamıyor. (Başını eğip kendine bakarak ağlar.) Eyvah, ben çarpılmışım. Ay, Hacivat geliyor.

Hacivat — Karagöz, bu halin ne?

Karagöz — Sorma Hacivat, sorma. Bir zırıltı geldi, aldı götürdü. İşte bu hale koydu. (Ağlar.)

Hacivat — Ben sana demedim mi, buralarda dolaşma diye, bu ağaca ilişme diye. Var halini gör.

Karagöz — Kuzum bana bir çare bul.

Hacivat — Öğütle uslanmayanı tekdir ederler. Tekdirle de uslanmazsa döverler. Benim öğüdümü tutmadın, dayak yedin.

Karagöz — Kuzum Hacivat, bana bir çare bul.

Hacivat — Gene senin bu haline acıdım. Ben dua ederim, sen yalnız amin de. Başka lakırdı karıştırma.

Hacivat — El-cinni melacinni, kör cinni. Estane mestane kuru kuzu kestane...

Karagöz— Amin amin... Kabak çekirdeği, sarı leblebi. Amin...

Hacivat — Aman Karagöz'üm, başka lakırdı karıştırma. Cinler kızarlar, beni de senin gibi yaparlar, sonra ben ne yaparım?

Karagöz — Karıştırmam, daha beter olursun inşallah, amin amin...

Hacivat — Elcinni melcinni kör cinni topal cinni...

Karagöz — Şu herifi de götür cinni. Amin amin...

(Cin gelir, Hacivat'ı götürür, çarpık olarak getirir bırakır.)

Karagöz — (Gülerek) Ha ha haaay, aman Hacı cavcav, kuyu çengeline dönmüşsün.

Hacivat — Sahi mi? (Kendine bakarak) Eyvah...

Ben ne olmuşum?

Karagöz — Gülme komşuna, gelir başına.

Hacivat — Ben sana demedim mi aminden başka lakırdı karıştırma diye. Senin yüzünden bakar mısın ne hal oldum?

Hacivat— Elcinni melacinni...

Karagöz — Amin amin... (Cin, Karagözü götürür, eski haline getirir, bırakır gider.)

Hacivat— Haydi Karagöz'üm, geçmiş olsun.

Karagöz — Allah müstahakını versin. (Tokat...)

Hacivat— Ya Karagöz'üm, iyiliğe karşı kemlik ha?

Karagöz — Bugün de yarın da... (Tokat... atar, Hacivat gider.) Ey kantorlu kavak, ben senin kökünü kurutmazsam bana da Karagöz demesinler. (Evine gelir.) Yahu...

Karagöz’ün Karısı— Huu...

Karagöz — Benim bir eski baltam vardı, şunu ver bakalım.

Karagöz’ün Karısı— Ne yapacaksın?

Karagöz — Sana kışlık odun keseceğim. (Baltayla gelir.) Şimdi sen görürsün kantorlu kavak. (Ağaca çıkar, türkü söyleyerek kavağı kesmeye başlar.)

(Karagöz, son bir dalın üstüne oturur, keserken Hacivat gelir.)

Hacivat— Aman Karagöz, oturduğun dalı kesi-yorsun, düşersen kafan gözün patlar.

Karagöz — Sen karışma defol oradan, şimdi kafana baltayı atarım.

Hacivat — Yazıklar olsun, güzelim ağacı kesmişsin, elin ayağın kesilsin. (Gider.)

Karagöz — Nasıl, bizi çarpar mı? Ben de onu parçalayım da görsün. (Ağaca baltayı vurunca dalla beraber aşağı düşer.) Vay kafam!... Vay... vay... (Korucu Arnavut Bayram gelir.)

Bayram — Morey çim çesmiştir bu kavayı?

Karagöz — (Baltayı arkasına saklar.) Ne bileyim ben.

Bayram — Tüü, Allah belasını versin. Morey doğru söyle, çim çesmiştir bu kavayı? 

Karagöz “Sahte Gelin” oyununda

Karagöz— Görmedim.

Bayram — Ne yaparsın sen burda brey?.. Karagöz — Ben yolcuyum, işime gidiyorum. Bayram — Ne var o elinde?

Karagöz — Çubuk çubuk.

Bayram — Ver onu bana, bir çekeyim. Karagöz — Delikleri tıkalı.

Bayram — Doğru söyle morey, nedir o elindeki? Karagöz — Kaval kaval.

Bayram — Ver onu, bir çalayım.

Karagöz — Çatlak, çatlak.

Bayram — (Arkadaşı Ramazan'a seslenir.) Ho more Ramezan...

Ramazan — (Karagöz 'ün arkasına gelir.) Ne var more Bayram?

Karagöz — (Arkasına bakarak) Eyvah Arnavutlar ikileşti, şimdi ne halt etmeli?

Bayram — Ne var bu adamın elinde? Ramazan — Balta more kardeş, balta. Karagöz — (Kendi kendine) Eyvah, şimdi hapı yuttuk.

Bayram —Demek sen çestin bu kavayı? Karagöz — Hayır ben kesmedim, bu balta kesmiş.

Bayram — Tüü... Allah müstahakını versin. Karagöz — Tükürme be, suratımı berbat ettin. Bayram—Ho more, Ramezan, ne yapalım bu adamı? Ramazan — Yakalım more, yakalım.

Bayram — Yazıktır more, yazıktır.

Karagöz — Yazıktır ya...

Bayram — Yazıktır, bunu keselim; elindeki balta ile keselim.

Ramazan — Yazıktır more kardaş.

Karagöz — Yaa yazıktır...

Bayram — Asalım bunu asalım.

Karagöz— Hoppala!.. Beni öldürmek için münakaşa yapıyorlar.

Ramazan — Yazıktır more kardaş, yazıktır! Karagöz — Yazıktır ya...

Ramazan — Bunu kuyuya atalım.

Bayram — Olmaz olmaz, kuyu lazım. Bağlayalım bir ağaca, sürelim yüzüne biraz bal, bırakalım.

Karagöz — Eyvah suratımı arılara, sineklere yedirecekler.

Ramazan — Yazıktır, more, yazıktır!..

Karagöz — (Kendi kendine) Vay köpoğlu herifler, insanı çeşit çeşit öldürüyorlar!..

Ramazan — Bunun ayaklarına yüz sopa vuralım.

Bayram — Vuralım. (Karagöz'e) Bırak elinden baltayı, yat aşağıya.

(Karagözü yatırırlar, ayaklarını kaldırırlar, biri tutar, biri de vurmaya başlar.)

Bayram —Bir imiş, iki imiş...

Karagöz — Yavaş vurun be!.. Hay elleriniz kırılsın.

Ramazan — Nasıl, keser misin kavayı... (Vurur.) Bir imiş, iki imiş, üç ümüş, dört, pet (beş)...

Karagöz — (Ağlar.) Vay ayacıklarım vay... Yavaş vurun be!..

Bayram — More Ramezan! Kaç oldu bire?

Ramazan — Bilmem, unuttum...

Bayram — Baştan (Vurur.): Birimiş, ikimiş, üç katır pet (4-5 demek) altı, yedi, on, yirmi, otuz...

Karagöz — Herif hesabı şaşırdı.

Bayram — More şaşırdım, kaç idi?

Karagöz — Otuzdu otuz.

Ramazan — Ben de unuttum.

Bayram — Baştan (Vurur.): Birimiş, ikimiş, üç, dört, pet, altmış.

Karagöz — Ha, bitiyor.

Bayram —Yetmiş, seksen, doksan...

Karagöz — Ha, bitiyor ha...

Bayram — More Ramezan!... Ben şaşırdım, kaç idi?

Karagöz — Doksan doksan...

Ramazan — More, ben de unuttum.

Bayram — (Vurur.) Birimiş, ikimiş...

Karagöz — Eyvah, bu herifler beni sabaha kadar dövecekler!..

Bayram — (Vurur.) Üç, dört, pet, altmış, doksan, doksan sekiz, doksan dokuz.

Karagöz — Ha, bir tane kaldı!

Bayram — More Ramezan! Kaç idi?

Karagöz — Eyvah, gene baştan başlayacaklar. (Ağlayarak) Vay ayacıklarım vaaay...

Ramazan — More kardaş, yeter bu kadar dayak.

Karagöz — Hay Allah razı olsun...

Ramazan — Takalım boynuna bir ip, sokak sokak dolaştıralım. Herkes suratına tükürsün.

Karagöz — Hay inayetinle yerin dibine gir!

(Boynuna ip takarlar. Yaş kesenin, baş kesenin hali budur, diyerek dolaştırırlar.)

(Yardaklar söylerler.)

Yaş kesenin, baş kesenin hali budur hey... Yaş kesenin, baş kesenin hali budur hey...

(Birkaç kere böyle dolaştırırlar. Karagöz ellerinden kurtulur, meydana gelir.)

Karagöz — Oh, ellerinden zorla kurtuldum. Şimdi bu dalları eve taşıyayım, kışın yakarız. (Bir dal omuzlar, eve gelir.) Yahu, al bakalım; sana kışlık odun getirdim.

Karagöz’ün Karısı— Aaaa... Bu yaş ağacı nereden kestin, Allah'tan korkmadın mı?

Karagöz — Nene lazım, kışın ısınırız.

Karagöz’ün Karısı— Ben korkarım, yaş ağaç yakamam, götür başkasına ver.

Karagöz — (Dalları birer birer taşır.)

Hacivat — (Gelir.) Ne yaptın bunun dallarını?

Karagöz — Sen şunu tut, bana yardım et, bizim eve götürelim.

(İkisi ağacı kucaklarlar. Sallarlar, sallaya sallaya sökerler. Ağaçla beraber HacivatKaragözün üstüne düşer. Karagöz, ağacın altında kalır.)

Karagöz — Aman Hacivat kaldır, altında kaldım.

Hacivat — Dur bakayım. (Kaldırırlar, bu sefer Hacivat’ın üstüne düşerler.) Aman birader, altında kaldım, eziliyorum.

Karagöz — Geber kerata!

Hacivat — Aman birader, kaldır. (Kaldırırlar, birkaç kere böyle devam eder. Nihayet ağacı Karagöz omuzlar, evine götürür gelir.)

Karagöz — Başka bir şey kaldı mı? (Yere bakarken)

Hacivat — Aman Karagöz'üm, nedir bu işler?

Karagöz — Kafanı kırsın geyiklerle keşişler. (Tokat...)

Hacivat — Bana ne vurursun, elin kırılsın.

Karagöz — Ekler kenetler, gene vururum. (Tokat... )

Hacivat — Hoş olsun külhani, yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman. (Gider.)

Karagöz — Her ne kadar sürçülisan ettikse affola. İnşallah, yarın akşam Kanlı Nigar oyununda yakan elime geçerse vay haline vay... (Temenna ederek çekilir, gider.)

Suat BATUR Türk Halk Edebiyatı (Kısaltılmıştır.)