İngiliz Restoration Tiyatrosu’nun gösterdiği ge­lişmelerde Fransız etkisi açıktır. Gerçi bu etki çok önce, Charles Fin bir Fransız prensesi ile evlenmesin­den önce bile vardı, ama Restoration’dan sonra İngilizler kendi tiyatrolarından daha aşağı olan Fransız Tiyatrosu’na dört elle sarılmak yanılgısına düştüler.

Stuart’lar Elizabeth gibi İngiliz beğenisi­nin tadına varmış kimseler değillerdi. Commonwealth 1660’da sona erince tahta Charles II çıkarıldı. Merry Monorch diye anılan bu kiralın neşesi İngiltere’nin neşesi değildi. Cromwell 1646’da kıral ordularını yenip Cumhuriyeti kurduğu zaman Charles on altı yaşındaydı. 1660’a kadar on dört yıl Fransa’­da, Almanya’da, Hollanda’da kaldı. Paris’te Shakes­peare Tiyatrosu’na benzemeyen bir tiyatro gördü; de­korları, makineleriyle babasının sarayındaki mas que’lari gölgede bırakan bir tiyatro. Corneille’i sey­reden Charles ne yazık ki Moliere’i görmeden İngil­tere’ye döndü.

İngiliz Tiyatrosunda Değişiklikler

Charles II Londra’da sahne hayatını yeniden canlandırırken Paris’te gördüğü tiyatroları örnek almıştı. Ama yalnızca dört değişiklik İngiltere için ger­çekten yeniydi. Birincisi, kadınların sahneye çıkma­ları. 1662’de kral kadınların sahneye çıkmalarını doğru bulduğunu bildiren bir buyrultu yayımlamıştı. İkincisi, İngiltere’de de tenis salonlarının tiyatro ola­rak kullanılmaya başlanması. Üçüncüsü, repertuvar sisteminin bırakılıp oyunların devamlı oynanması. Dördüncüsü de, Fransız örneklerine uyularak klasik trajediler yazılması.

Bunlar dışında kalan değişiklikler İngiliz Tiyatrosu’nda daha önce de görülmüş şeylerdi. Bu bakım­dan Restoration Tiyatrosu’nun kötü yanlarını bütü­nüyle Fransız etkilerine bağlamak doğru değildir, “İngilizler kendi tiyatrolarının iyi yanlarını bırakıp kötü yanlarını geliştirmişlerdi,” demek belki de daha doğru olur.

Örnekse Restoration komedilerinde açık bir Fransız etkisi yoktur. Bu oyunlar hiçbir bakımdan Moliere’e benzemez. Ne Fransız Tiyatrosu’nda, 11e de başka bir ulusun tiyatrosunda açık saçıklığa böylesi ne düşkünlük görülmemiştir. Restoration komedileri Londra’da çürümüş, küçük bir çevrenin insanları için yazılıyordu  nükteci, çapkın erkekler, kolay elde edi­len kadınlar. Bu soylu kişiler kendi düşüklüklerini, çapkınlıklarını sahnede görmekten pek hoşlanıyor­lardı. İç savaş, sürgün, cezalar saray çevrelerinde bü­yük bir ahlak düşüklüğü yaratmıştı. Çoğunun aile ha­yatı bozulmuş, öğrenimleri yarım kalmıştı. Yıllarca hayatları tehlikede olarak yaşamışlardı. Böyle bir seyircinin ulusal bir tiyatro yaratması, ya da hayatın iyi yanlarına bağlı bir tiyatrodan tat alması bekle­nemezdi.

Cumhuriyette Kaçak Tiyatro

İngiliz Tiyatrosu James I ile Charles I zamanın­da önemini yitirmeye başlamıştı, zaten. Masque’larda, kimi oyunlarda açıkça bir düşme görülüyordu. Gene de Cromwell devriminden önce yalnızca çok dar kafa­lı Püriten’ler tiyatroya karşıydılar. Anglikanlar, Katoliklerle birlikte tiyatrolara koşan Püri­ten’ler hiç de az değildi.

1642’de tiyatroların kapatıldığını söylüyoruz, ama İngiliz halkının oyunlara karşı sevgisi öyle bü­yüktü ki, kumpanyalar zaman zaman kaçak oyunlar vermekten geri durmadılar. Londra şehrinin yönet­menleri Parlamento’nun yasak kararını uygulamakta nedense pek hevesli görünmüyorlardı. Arada bir ti­yatrolar basılıp kaçak oyunlar durduruldu. 1648’de Parlamento yakalanan oyuncuların hırsızlarla bir tu­tulacağını, seyircilerin beş shilling cezaya çarptırıla­cağını bildiren bir karar almak gereğini duydu; ayrı­ca şehir yönetmenlerine tiyatroların içindeki bütün oturacak yerlerin, locaların, galerilerin, sahnelerin yıktırılması emredildi. Gene de yönetmenlerin gev­şek davrandıkları görüldü. Salisbury Court, Phoenix, Fortune gibi tiyatroların içleri ancak ertesi yıl Charles’nı kafası kesildikten sonra askerlere yıktırıldı.

Oyunlar tiyatrolardan başka yerlerde de oyna­nabiliyordu. Şehirdeki, ya da şehrin birkaç kilometre dışındaki hanlarda, kimi zaman da soyluların evlerinde oyunlar oynandığını biliyoruz. Gezici oyuncular hanlarda, pazar yerlerinde drolls denilen kısa, soytarı oyunlarını kaşla göz arasında oynayıp geçerlerdi. Bunlar çoğunca, Hamlet’in mezar kazıcıları sahnesi gibi, ünlü oyunlardan alınmış parçalar olurdu.

İlk İngiliz Operası

Parlamento gerçi oyunları yasak etmişti, ama Cromwell ya da arkadaşları sahne gösterilerini yaşatmaya çalışıyordu. Önceleri özel olarak düzenlenen bu oyunlar, ahlak bakımından yararlı görülürse, hal­ka da seyrettirilirdi. 1651, 1653, 1654 yıllarında hu­kuk öğrencilerinin masque’lan oynamalarına izin ve­rilmişti; üç yıl sonra gene onlar Sir William D’Avenant’ın bir oyununu oynadılar. D’Avenant Ini­go Jones ile birlikte Charles I’e m as que’lar hazırla­mış bir kimseydi. Cumhuriyet ileri gelenlerine en uy­gun sahne gösterisinin opera olacağını düşünerek 1656’da The Siege of Rhores’u yazıp oynattı. Bu ilk İngiliz operası Earl of Rutland’ın evinde oy­nanmıştı. Kazanılan başarı öylesine büyük oldu ki, D’Avenant Phoenix Tiyatrosu’nda operalar sahneye koymaya karar verdi. Kararını gerçekleştirmesi güç olmadı. Bir kere, çağın ileri gelenleri arasında arka­daşları vardı. Sonra The Siege of Rhodes ahlak ku­rallarına sımsıkı bağlı bir eserdi. Üstelik de Phoenix’ de oynatmak istediği ikinci operanın adından belli olan konusu her İngiliz için çekiciydi: The Cruelty of the Spaniards in Peru. 1658’de oynanan bu operanın arkasından gene ulusal duygulara yönelen üçün­cü bir opera, Sir Francis Drake  geldi.

Tekelcilik

1880 yılı başlarında Cumhuriyet’in yıkılacağı anlaşılınca D’Avenant Fransa’ya, kiralın ilgisini çekmeye gitti; profesyonel oyuncular ise hiç çekinmeden Phoenix, Red Bull, Salisbury Court gibi tiyatrolarda oyunlar oynamaya başladılar.

Kıra! İngiltere’ye döndükten birkaç ay sonra Londra’da tiyatro oynatmak yetkisini iki kişiye, D’Avenant ile Thomas Killigrew’ye  verdi. Charles I’den kalma bu iki tiyatro adamı şehirde iki kumpanya kurup oyunlar düzenleyecek, Cumhuriyet’­in yıkılmasıyla çalışmaya başlamış olan bütün öteki tiyatrolar kapatüacaktı. Kıral bir iki kişiye daha ti­yatro açma izni verdiyse de, tekelciliğin tadını tatmış olan D’Avenant ile Killigrew onları ortadan kaldırma­nın yollarım buldular.

Restoration’da İngiliz Tiyatrosu’unun gösterdiği düşüşün bu tekelcilikten başka nedenleri de vardır. Bir kere orta tabaka Cromwell’i desteklemişti; onun için de saraya bağlı kişilerin tiyatrosuna yakınlık duyamıyordu. Püriten inançlarının yayılışı halkı oyunlardan uzaklaştırmıştı. Yeni oyunlar yapılamı­yordu; yazılanlar halkın ilgisini çekecek güçte değil­di. Üstelik Restoration oyunlarının açık saçıklığı ti­yatrolara kötü bir ün sağlamıştı; bu yüzden belki iki yüzyıl ağırbaşlı kişiler tiyatrolara uğramayacaktı.

Yeni Tiyatro Yapıları

Restoration üç yıl içinde Shakespeare çağının ti­yatro yapılarını ortadan kaldırıverdi. D’Avenant bir süre Salisbury Court’da, Killigrew de Red Bull tiyat­rosunda çalışmışlardı. Ama üstünden bir yıl geçme­den tenis salonlarına atladılar. Bir zaman sonra da, önce D’Avenant, arkasından Killigrew İngiltere’nin ünlü mimarı Sir Christopher Wren’e başvurarak ken­dilerine birer yeni tiyatro yaptırdılar. Elizabeth çağı tiyatrolarından çok, modem tiyatrolara benzeyen bu yapıların, tenis salonları gibi, üstleri kapalıydı. Ar­kaya doğru yükselen “Pit” e sıralar konmuştu. Giriş parası olarak iki shilling altı penny almıyordu.  Loca­lardaki sandalyeler için dört shilling daha vermek ge­rekiyordu. Galerilere bir shilling, ya da bir shilling al­tı penny verilirdi. Yeni oyunların ilk oynanışlarında fiyatlar bir kat yükseltilirdi. Ama bu iki tiyatro o ka­dar az bir seyirci topluluğuyla yetinmek zorundaydı­lar ki çok kısa bir süre sahnede kalabilen oyunların geliri hiçbir zaman doyurucu olmaz, o yüzden de mas­raftan elden geldiğince kaçınılırdı. On dört gün, on iki gün, hatta sekiz gün oynanabilen oyunlar başarılı sayılırdı.

Eski Oyunların Yenilenişi

Restoration tiyatrolarının en büyük derdi oyun bulmaktı. On altı yıl boyunca hiç kimse oyun yazma­mıştı. Eski oyun yazarlarından hayatta kalmış olan­lar da pek azdı; önemli oyun yazan olarak bir D’Ave­nant, bir de Killigrew vardı. Tek kurtuluş eski oyunlara el atmaktaydı, ama onların da yeni seyircilere uydurulması gerekiyordu. Böylece Shakespeare gibi ünlü yazarların oyunları düzeltilerek, değiştirilerek sahneye çıkarılmaya başlandı. Örnekse Romeo and Ju liet’e mutlu bir son eklendi, Macbeth makinelerin yar­dımıyla şarkılı, danslı bir opera biçiminde oynandı. Shakespeare “değiştirilen” tek yazar değildi. Natha­niel Lee  ile John Dryden  Kıral Oedipus’u da düzeltecek kadar ileri gitmişlerdi. Eski oyunlar­dan düzeltmeler, değiştirmeler yaparak yeni oyun­lar çıkarmak kısa zamanda bir iş konusu haline gel­di. Dryden yalnız eskiler değil, Moliere gibi yeniler­den yapılan çevirileri de düzeltmekten çekinmedi.

Çağın trajedi yazarları Fransız modasına uyarak klasik kurallara bağlanmışlardı. Dryden, Thomas Otway , Joseph Addison yaşadıkları gün­lerde çok beğenilen trajediler yazdılarsa da, özlü, ka­lıcı eserler veremediler.

Oyuncular

Restoration Tiyatrosu’nun en iyi oyuncusu hiç şüphesiz Thomas Betterton idi. Oynayışı çeşit­li yazarlarca pek çok övülmüş olan bu sanatçı ayrıca oyun sanatı üzerine ilk ayrıntılı el kitabını yazmış, Shakespeare’in hayatıyla ilgili bilgiler toplamak için bir süre Stratford’da kalmıştı. Oyunlar yazdığı, adap­teler yaptığı da biliniyor. D’Avenant öldükten sonra onun kumpanyasını bir zaman Betterton yönetmişti. 1682’de iki kumpanyanın Drury Lane tiyatrosunda birleşmeleri gerekti. 1690’da ise D’Avenant’ın oğlu Charles kendisine geçmiş olan “Londra’da tiyatro oy­natma izni” ni bir başkasına sattı. Drury Lane’in bu yeni yönetmeniyle anlaşamayan Betterton tiyatrodan ayrıldı; Kıral William IIl’e başvurarak ikinci bir ti­yatro kurmak için izin aldı, bir zamanlar D’Avenant kumpanyasının oynadığı tenis salonunda başarılı oyunlar verdi.

Restoration Tiyatrosu’nun ünlü oyuncuları ara­sında kadınlar da vardı. İngiltere’de kadınların ne zaman sahneye çıkmaya başladıkları kesinlikle bilin­miyor. Bu tarihi 1583, ya da 1610 olarak kabul eden­ler oluyor. D’Avenant düzenlediği eğlencelerde ka­dınlara yer vermeye 1656’da başlamıştı. 1660’da Kil ligrew Othello oyununda bir kadım sahneye çıkardı. Kısa zamanda seyirciler kadın oyuncuları arar oldu­lar. Öyle ki Shakespeare oyunlarına kadınlar için ye­ni roller eklendi. Önceleri tiyatrolar yalnızca kadın oyuncu bulma zorluğu çekerlerken, sonradan buna kadın oyuncuları elde tutabilme zorluğu da eklendi; çünkü kiralın, soylu erkeklerin gözleri hep onlardaydı.

1664’de Killigrew açık saçık komedilerin bütün rollerini kadınlara oynatmıya başladı. Birkaç yıl son­raysa bu çürüyen tiyatronun, altı ile sekiz yaşlan ara­sındaki, küçük kız çocuklannı sahneye çıkartıp utan­mazca prologlar, açık şarkılar söyletmek yoluna sap­tığı görüldü.

On Sekizinci Yüzyıl

On sekizinci yüzyılda tiyatro kumpanyalarının çalışmaları hayli karışıktır. Theater Royal’ı, ya da yeni adıyla Drury Lane’i yönetenlere başkaldıran oyuncular az değildi. İzinli tiyatroların karşısına mü­zikli eğlenceler düzenleyen, daha doğrusu öyle görü­nüp bal gibi oyunlar oynıyan kumpanyalar çıkmıştı. 1732’de ilk Covent Garden Tiyatrosu açıldı; bu izinli bir tiyatroydu. 1787’de Drury Lane iki bin kişi alacak kadar genişletildi. On sekizinci yüzyılın sonunda ise yeni galeriler eklenerek Drury Lane’in alabileceği se­yirci sayısı üç bin altı yüz on bire çıkarıldı. İngiliz tiyatrolarının duvarları, İtalyan operalarında olduğu gibi yalnızca localarla kaplı değildi; geniş derin bal­konlar yapılıyor, böylece seyirci sayısı çoğaltılmış oluyordu. Sonra auditorium dik dörtgen biçiminden kurtarılmış, genişletilerek at nalı biçimine sokulmuş­tu. Bu yüzden yer yer görüş açısı bozulmuşsa da, se­yirciler sahneye yaklaştırılmıştı. On sekizinci yüzyıl­da Londra dışında da tiyatrolar yaptırılmaya başlan­dı; gezici kumpanyalar yeniden canlandı, çoğaldı. Bu kumpanyalardan yetişen pek çok oyuncu Londra sah­nelerinde büyük değerler haline geldi. On sekizinci yüzyıl zaten İngiliz Tiyatrosu’nda büyük oyuncuların yüzyılıdır. David Garrick, Charles Macklin P6), Spranger Barry, John Philip Kemble gibi oyuncular İngiliz seyircisi için yazarlar­dan daha önemliydi.

Goldsmith ve Sheridan

Restoration komedilerinin arkasından İngiltere’­de sözü edilmeye değecek on iki kadar oyun yazıldı; bunlardan beşi yirminci yüzyılda da oynanmakta.

Heywood’un A Woman Killed with Kindness’inden yüz yirmi beş yıl sonra George Lillo İngiliz Edebiyatının ikinci orta tabaka trajedisini yazdı: The London Merchant; or, The History of George Barnwell. Bir orospuya para yetiştirmek için zengin amcasını öldüren bir gencin serüvenini anla­tan bu oyun 1731’de, Drury Lane’de büyük bir başarı sağladı. Çağın en önemli oyunlarından biri de John Gay’in (211) yazdığı The Beggar’s Opera’dır İlk olarak 1728’de sahneye konan bu oyun günümüz­de de oynanmaktadır. Tom Jones’un ölümsüzleştirdiği Henry Fielding’in 1730 ile 1737 yılları arasında yazdığı oyunlar ise günümüze ulaşmak başarısını gös­terememiştir.

On sekizinci yüzyılın iki büyük oyun yazarı Oli­ver Goldsmith ile Richard Brinsley Sheridan’ dır. Goldsmith’in 1768’de oynanan ilk oyunu pek bir ilgi görmemişti. 1773’de oynanan She Stoops to Conquer adlı komedisi tersine hem büyük bir ilgi gördü, hem de çağını aşarak günümüze ulaş­tı. Sheridan’ın komedileri The Rivals. The School for Scandal, komik operası The Duenna gençliğinde yazıverdiği oyunlardı. Politikacı olmak üzere oyun yazarlığını bırakan bu sanatçı baş­ladığı işi sürdürseydi, İngiliz Tiyatrosu on sekizinci yüzyıl sonunda Shakespeare’den beri görmediği bir yüceliğe erişebilirdi. Sheridan’ın oyunları çağımızda da oynanmaktadır.