Akıncı

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik;

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.

Cennetle bugün gülleri aşmış görürüz de

Hâla o kızıl hâiıra tilrer gözümüzde.

Bin allı akıntarda çocuklar gibi şendik,

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.

Yahya Kemal BEYATLI

Biçim açıklaması:

 “Akıncı” şiiri bin atlıdan oluşan bir akıncı birliğinin büyük bir düşman ordusunu yenişini ve tüm akıncıların şehit oluşlarını anlatmaktadır.

Şiir akıncıların ağzından söylenmiştir. Bu durum, şiirde söylenenlere gerçeklik ve içtenlik kazandırmaktadır.

Aruz’un “Mefûlü / Mefâîlü /Mefâîlü / Feûlün” kalıbıyla yazılmıştır.

(- - . / . - - . / . - - . / . - -)

Düz kafiye örgüsüyle kafiyelendirilmiştir. Bu tarz kafiyelenmeye divan şiirinde “mesnevi” denirdi. (aa-bb-cc…)

Şiirde belirgin bir ahenk sezilmektedir. Şair, bunu Türkçeyi arûza ustalıkla uydurup, tok ve zengin kafiyeler kullanarak ve mısralardaki kelimeleri seçmede gösterdiği titizlikle sağlamaktadır.

Örnek:

‘Ak tolgalı Beylerbeyi haykırdı: İlerle! / Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilerle” beytinin ilk mısraında yedi hece kalın, yedi hece ince ünlülerden oluşmuştur. Bu durum şiiri okurken kulaklarımızda güzel bir uyum bırakmaktadır.

Benzetmelerin canlılığı ve konuya uygunluğu dikkati çekecek güzelliktedir: (Yaygın Benzetme)

Benzeyen:

Akıncılar

Ordu

Türk orduları

Kendisine benzetilen:

Çocuklar

Dev

Şimşek

İlk beytin şiirin sonunda tekrarlanması manzumeye bir bütünlük sağlamaktadır.

Şiirdeki Bazı Deyimler ve Açıklamaları:

Şimşek gibi atılmak: Son hızla ileri fırlamak

Dolu dizgin boşanmak: Atların dört nala koşması

Yedi kat arşa kanatlanmak: Tanrı katına ulaşmak üzere göklere yükselmek.

Kızıl hâtıra: Cennet’te açmış kırmızı güllerin anısı. Şehit kanlarıyla kızıla boyanmış olduğunu anımsama.

Akıncılar, Osmanlı ordusunda atlı bir sınıftı ve sürekli olarak orduda bulunurlardı. Geçimlerini savaşlarda elde ettikleri ganimetlerle sağlarlar, savaşlara kendi atları ve silahlarıyla katılırlardı.

Savaşlarda düşman üstüne ilk yürüyenler onlardı. Genellikle Rumeli’nin sınır eyaletlerinde bulunurlar Avrupa’dan gelebilecek saldırılara karşı koyarlar, düşman hatları gerisine akınlar düzenlerlerdi. Akıncı birlikleri bölüklerden oluşur, her bölüğün başında bir akıncı komutanı bulunurdu. Akıncıların en belirgin özelliği; korkusuz, çevik, genç yiğitlerden oluşması ve hızlı koşan atları ile hareket yeteneklerinin çok üstün olmasıydı.

Şiirin teması: “Zafer sevinci ve şehit olma mutluluğu”dur.

Anlam açıklaması:

Bin atlı akıncı, yeni bir akına çocuklar gibi şen gidiyoruz. İçimizde ölüm korkusu yok. Şehit olmanın, vatan, din ve millet sevgisiyle savaşmanın kutsallığına yürekten inanmışız. Çocuklar sevdikleri oyunu nasıl zevkle sevinçle oynarlarsa bizler de öylesine coşkun, öylesine korkusuz gidiyoruz. Bu sayede dev gibi bir orduyu yendik.

Komutanımız ak Tolgalı Beylerbeyi “İlerle!” diye haykırdığı zaman bir yaz günü Tuna boylarından ardı ardına geçip gittik. “Türk akıncılarının Avrupa içlerinde at koşturdukları XVI. yüzyılda Tuna bir Türk nehri haline gelmişti. Avrupa’da Türklerin karşısına çıkabilecek tek devlet Almanya İmparatorluğu idi. Bunun için de akıncılarımız zaman zaman Almanya içlerine kadar akınlar düzenler ve bu akınlardan ele geçirdikleri değerli ganimetlerle dönerlerdi.”

İşte yine böyle bir akındayız. Şimşek gibi Türk atlarının daha önce geçtikleri yoldan bizler de şimşek hızıyla yedi koldan bir bölgeye saldırdık.

Bir gün doludizgin koşan atlarımızla kılıç savururken, hepimiz şehit olduk ve Tanrı’nın yüce katına ulaştık. “Şehitlik İslâm dininde çok kutsaldır. Özellikle din ve vatan uğruna savaşırken ölenler, Allah katında ölmezlik sırrına ererler. Akıncı yiğitler de bu inançla savaşıyorlar.”

Cennet bahçelerinde açmış kan kırmızısı gülleri görünce gözümüzde şehit olduğumuz savaşın kanlı anısı belirdi ve bu anıyla ürperdik. Şehitler İslâm inancına göre cennetliktirler. Onlara cennette en güzel yerler ayrılmıştır. Burada sonsuza dek huzur içinde yaşayacaklardır.