Leyla Ve Mecnun

Gördü ki bir avcı tuzak kurmuş,

Tuzağına ceylanlar uğramış.

Tuzağa düşmüş bunlardan biri,

Kanlı yaş dolmuş kara gözleri.

Boynu burulu, ayağı bağlı,

Şehla gözü nemli, canı yaralı.

Mecnun acıdı ceylanın haline,

Gül renkli yaşlar döktü yine.

Bu zulüm gönlüne geldi katı,

Yumuşak yumuşak dedi ki: avcı!

Bu mis kokulu ceylana acı.

İnsan bu hale acımaz mı?

I

Avcı! kıyma bu zayıfın canına,

Cana kıyma, acı canına.

Avcı! kötü şeydir işkence,

Bil kanın bedeli kandır yine.

Avcı! onun kanını bağışla bana,

Canını cefa ateşine yandırma.

Avcı, “geçimim budur” dedi benim,

Öleceğimi bilsem ayağını çözer miyim.

İhmal edersem bu avı öldürmeyi,

Çoluk çocuğun nice olur hali?

Mecnun neyi varsa avcıya verdi,

Ağacını yapraklardan temizledi.

O yavru ceylanın çözüp bağlarını,

Sevindirdi böylece dertli canını.

Fuzuli

Leyla Vü Mecnun mesnevisinden:

(İlahi güzelliğe doğuştan vurgun olan Mecnun, böyle bir aşk yüzünden, insanlardan kaçarak; dağlara, çöllere düşmüş dağlarla, kuşlarla konuşmaya başlamıştı. Bu arada, ceylan avlamak için tuzak kurmuş bir avcıya rastladı.

Gördü ki bir avcı dam kurmuş

Damına gazaller yüz urmuş.

Bir ahu esir-i damı olmuş

Kan yaşı kara gözüne dolmuş.

Boynu burulu, ayağı, bağlu

Şehla gözü nemli, canı yaralı.

Ahvaline rahm kıldı. Mecnun

Bakdı ana döktü eşk-i gülgün

Gönlüne katı gelüp bu bidad

Yumşak yumşak dedi ki sayyad

Rahmeyle bu müşk-bû gazale

Rahmetmez mi kişi bu hale.

Sayyad bu na-tuvane kıyma

Kıl canına rahm cane kıyma.

Sayyad sakın cefa yamandır

Bilmezsin mi ki kane kandır

Sayyad bana bağışla kanın

Yandırma cefa odma canın

Sayyad dedi budur maaşım

Açman ayağın giderse başım

Katlinde bu saydın etsem ihmal

Etfal ü lyalime nolur hal

Mecnun ana verdi cümle rahtm

Pak eyledi berkten dırahtın

Ol turfa gazalin açtı bendin

Şad eyledi can-ı derd-mendin.

Fuzuli

(Leyla Ve Mecnun)

Biçim açıklaması:

Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun adlı mesnevisinden alman bu parçada İlahi aşkın çoşkusuyla kendinden geçerek dağlara ve çöllere düşen orada ceylan avlamak için tuzak kurmuş bir avcı ile görüşen Mecnun’un insancıl yanı anlatılıyor.

Mesnevî, divan edebiyatına Fars edebiyatından geçmiş bir nazım şeklidir. Beyit temeline dayanan bu nazım şeklinde her beyit kendi arasında kafiyeli olur. Kafiye bulma kolaylığı yüzünden uzun manzumeler mesnevî şekliyle yazılırdı.

Kafiye Şeması: aa-bb-cc…

a- kurmuş

a- urmuş    

b- olmuş     

b- dolmuş

Parçada Fuzuli’nin tasvir gücünü görüyoruz. Özellikle yaralı ceylanın, ayağı bağlanarak yere yatırıldığı andaki durumunu büyük bir ustalıkla anlatmıştır. (Tuzağa düşmüş bunlardan biri/Kanlı yaş dolmuş kara gözleri - Bir ahu esir-i damı olmuş / Kan yaşı kara gözüne dolmuş; Boynu burulu, ayağı bağlu - Şehla gözü nemli, canı yaralı. Mecnun acıdı ceylanın haline - Gül renkli yaşlar döktü yine - Ahvaline rahm kıldı Mecnun / Bakdı ana döktü eşk-i gülgün. vb) Kitabınızda da anlatıldığı gibi yere yatırılan hayvanın özellikle kurban edilecek hayvanların boyunları uzar, gözlerinde bir kayma olur. Şairin, bu olguyu güzelleştirmek amacı ile “şehla” kelimesini kullanması büyük bir ustalıktır.

Parçada bazı kelimeler değişik biçimde söylenmiştir, (bakdı- baktı, urmuş-vurmuş, bağlu-bağh, gelüb-gelip, odına-oduna, açman- açmam, ana-ona vb.)

Bazı kelimeler vezne uydurulmak zoruyla eksik söylenmiştir. (kan yaşı-kanlı yaşı, yumşak-yumuşak, bendin-bendini vb.)

Şiirdeki benzetmeler şunlardır:

 

Benzeyen

Kendisine benzetilen

Mecnun

Ağaç

Giysiler

Yaprak

Gözyaşı              

Kırmızı gül, kan

 

Mecnun’un canlı yaratıklara karşı duyduğu acıma duygusu, eserin bütününde önemli yer tutar. Mecnun’un ceylanlarla arkadaş olması, onlarla konuşması gibi olağanüstü durumlar esere bir masal havası verir. Aslında Fuzuli, Leyla ve Mecnun hikayesiyle insancıl aşktan Tanrı aşkına yönelişin insan ruhunu yüceleştiren serüvenini anlatır.

Leyla vü Mecnun” mesnevisi, konusunu eski bir Mezopotamya efsanesinden almış, doğu edebiyatının birçok şairi tarafından işlenmiş bir aşk hikayesidir. İlk örneğini veren ve hikayenin temel yapısını kuran Genceli Nizami olmuş, ama onu içine yer yer serpiştirdiği gazellerle platonik aşkın en güzel örnekleriyle zenginleştiren Fuzuli olmuştur.

Mecnun’un, ceylanı kurtarmak için, üzerindeki elbiseyi avcıya verişini şair, çok güzel bir benzetme ile dile getiriyor. Ağacın yapraklarından temizlenmesi ile Mecnun’un elbisesini çıkarıp çıplak kalışı arasında ilgi kuruyor “Mecnun ana verdi cümle rahtın/Pak eyledi berkten dırahtın. - Mecnun neyi varsa avcıya verdi /Ağacını yapraklardan temizledi.

Anlam açıklaması:

Mecnun çölde dolaşırken bir avcının tuzak kurduğunu bir ceylanın tuzağa düştüğünü gördü. Aldığı yaradan ve korkudan güzel ceylanın gözleri kanlı yaşla doluydu. Boynu burulu, ayağı bağlı hayvanın gözleri kaymış, canı yanıyordu.

Mecnun hayvanın bu durumuna çok acıdı. Istırabından ağlamaya başladı, gözlerinden gül renkli yaşlar süzülüyordu. Avcının hayvana gösterdiği bu acımasızlık yüreğini yaktı ve yumuşak ve içli bir sesle:

— Avcı! dedi. Bu mis gibi kokan güzel hayvana acı, insan bu hale hiç acımaz mı? Gel kıyma bu zayıf ve korumasız hayvanın canına, sen de can taşıyorsun hiç olmazsa canına acı. İşkence, biliyorsun çok kötü şeydir. Sen kan dökersen, bir gün senin de kanını dökerler. Kanın bedeli kandır. Avcı! Ceylanın kanım bana bağışla! Canını işkence ateşiyle yakma.

Avcı, geçimim bu yüzdendir, çoluk çocuğumu böyle geçindiririm. Ölsem bile bağlarını çözemem. Eğer seni dinleyip hayvanı serbest bırakırsam çoluk çocuğumun hali nice olur:

Mecnun, avcının yumuşamadığını görünce üstündeki elbiseyi çıkarıp verdi. Böylece sanki yapraklarından kurtulmuş bir ağaç gibi rahat hissetti kendini. Yavru ceylan bağlarından çözülünce içindeki dert ve acı gitti yerine sevinç mutluluğu geldi.