Çak olur sine-i meh sine-i üryanından

Mihr olur dağ be-dil guy-ı giribanından

Na-muradane düşürdük dili bir afete kim

Feyz alur kam-ı dü-alem gam-ı hicranından

Her biri suret-i bi-cana döner uşşakun

O büt-i deyr-i melahat ki geçer yanından

Hased ol küşteye kim haşre dek olmaz zail

Lezzet-i tig-ı gamun zaika-i canından

Aşıkun pençe-i bi-dad-ı mahabbet gitmez

Dest-i cellad-ı nigahun gibi damanından

Navek-i aha ki peyveste olur yad-ı ruhun

Tutuşur bam-ı felek şu'le-i peykanından

Teşne-leb hecr-i leb-i yar ile ölmek yiğdür

Hızr'un amed-şüd-i ser-çeşme-i hayvanından

Günümüz Türkçesi İle;

Çıplak göğsünden aym yüreği yırtılır, yakanın düğmesinden güneşin gönlü dağlanır.

Ayrılığının gamından iki âlemin damağının feyz aldığı bir afete, gönlü istemeye istemeye düşürdük.

O güzellik kilisesinin putu, âşıkların yanından geçince, her biri cansız bir şekle döner.

O    ölüye haset edilir ki, canının damağından, (senin) gam kılıcının lezzeti kıyamete kadar yok olmaz.

Aşkın zalim pençesi, bakışının celladının eli gibi âşıkın eteğinden gitmez.

Yanağını hatırlayınca, (göğe) ulaşan ah okunun temreninin alevinden göğün kubbesi tutuşur.

Hızr’ın hayat pınarına gidip gelmeden, sevgilinin dudağının ayrılığı ile susamış dudaklı olarak ölmek yeğdir.