Fiillerin, sıfatların veya, bazı zarfların basma ge­lerek onların manalarını kısan kelimelere zari denir: pek, az,, şimdi,-erken gibi.

Zarflar, ifade ettikleri manaya göre başlıca dörde ayrılırlar:

a- Zaman zarfları,

b- Yer zarfları,

c- Nicelik zarfları,

d- Hal zarfları.

Fiillerin zamanım kısan zarflar şunlardır: erken, geç, sabah, akşam, gece, sabahleyin, şimdi, dün, bugün, henüz, yakında, yarın,' çok defa, bazen, geceleyin...

Yer gösteren zarflara Yer zarfları denir: içeri, dışarı, ileri, geri, aşağı, yukarı...

Nicelik bildiren zarflar şunlardır: az, çok, ziyade, feda, pek, gayet, oldukça, fevkalade…

Fiilin tarzını, türlü yönlerden belirtmeğe yarayan zarflara Hal zarfları denir. Bunlar başlıca hal, durum, sebep, sonuç, tahmin, tasdik, olumsuzluk, tekrarlama bildirirler: böy­le, evet, hakikaten, elbet, hayhay, ihtimal, hayır, hiç, iyi, fena, çabuk, yavaş, ansızın, birdenbire, belki, kafiyen...

Sıfatlarda olduğu gibi zarfların da gösterdikleri dereceler, aşırılık, pekiştirme ve küçültme halleri vardır:

Aşırılık zarfları: pek ileri, çok ileri, pek az.

Bazı zarflarda üç derece görülür:

İleriye, daha ileriye, en ileriye.

Sonra, daha sonra, en sonra.

Az, daha az, en az.

Pekiştirme zarfları: bunlar da pekiştirme sıfatları gibi yapılır: büsbütün, çepeçevre gibi.

Yan yana tekrarlanan zarflar da pekiştirme bildirirler: erken erken, yavaş yavaş, geri geri, çok çok gibi.

Küçültme zarfları: sıfatlara getirilen küçültme ekleri zarflara da getirilerek Küçültme zarfları yapılabilir: erkence, yavaşça, çabucak, azıcık gibi.

Not:

Yavaş yavaş; erken erken; çabuk çabuk gibi birbirinin aynı iki kelimeden        yapılmış olan zarf kelimeleri arasına vir­gül konmamalıdır.

Alıştırma:

Şu cümlelerdeki isimleri, sıfatları, zarfları gösteriniz:

Trenimiz tam yedi buçukta Haydarpaşa’dan kalktı. ,Ankara yolundayım.. Şimdi iki tarafı ağaçlı bağ yollarını, Göztepe’yi, Erenköy’ünü geçtik. Bazı tarlalarda ekinleri biçmişler, demet yapıyorlar. Sol tarafta zerzevat bahçeleri yemyeşil görünüyor. Sağda denize paralel olarak uzayan tarlaların görünüşü pek güzel. Hele deniz... Koyu laci­vert rengiyle ne kadar hoş duruyor... Karşımda nefis bir gurup, tepemde minimini ay var. Uzaktan çamlıklarında kutsi ve pürhülya hatıralar saklayan Adalar görünüyor. Gurubun renkleri öyle muhteşem ki... Fakat insan, yal­nızken en harikulade manzaraları bile. pek cazip bulmu­yor. O müşterek görüş, müşterek düşünüş ve nihayet müşterek buluş ne güzel şeydir! O zaman her iki ruh ve fikir adeta birleşmiş gibidir. Biri bir cümleye başlarken öteki de hemen hemen aynı hissi veya fikri ifade etmek için en uygun kelimeleri hazırlamak üzeredir.

Zarflar

Zarfların tanımı ve özellikleri:

Fiillerden, sıfatlardan, sıfat-fiillerden ve zarf niteliğindeki sözlerden önce gelip onları nitelik, yer, yön, zaman, durum, azlık-çokluk, pekiştirme ve sorma gibi çeşitli yönlerden etkileyerek anlamlarını daha belirgin duruma getiren sözlere zarf denir:

“açık konuştu, yanına gitti, yukarı çıkmadı, şimdi geliniz, sonra anlatırım, dinleyerek öğrendi, bakmadan koydu, neden uğramadı” vb.

Türkiye Türkçesinde asıl yapıları zarf olan sözlerin sayısı çok azdır. Bunlar genellikle ad, sıfat, zamir gibi öteki kelime sınıflarından alınmıştır. Onlara zarf niteliği kazandıran özellik, dildeki kullanılış biçimleri ve yüklendikleri görevlerdir.

Zarflar da ad soylu sözler oldukları hâlde, zarf olarak ad çekimi, iyelik ve çokluk ekleri almazlar. Öncesine geldikleri sözlere yalın olarak eklenirler. Zarflar eğer kendilerinden sonra gelen fiile bulunma, yönelme ve çıkma durumu ekleri alarak bağlanmışlarsa, o zaman da zarf özelliğini yitirir yer tamlayıcısı adlar durumuna geçerler: Kendi köşesinde oturuyor; evinin önünde bekliyor; tepeden tırnağa ıslandı; sırtından vuruldu; dereden tepeden konuştu gibi.

Bunun yanında, bazı ad çekimi eklerinin, eklendiği adla kaynaşarak onları kalıcı zarflara dönüştürme özelliği de vardır:

“içeri gir-, dışarı çık-, önce öğren-, yazın, kışın gibi. Bir önceki örneklerde verdiğimiz ad durumu ekleri geçici birer görev yüklendikleri hâlde; içeri, dışarı, önce, sonra, yazın, kışın örneklerindeki +arı, +garu, yön gösterme, +ca eşitlik ve +ın /+un vasıta durumu ekleri artık canlı birer durum eki olma özelliklerini yitirmişlerdir.

Zarfların Sınıflandırılması:

Zarflar da sıfatlar gibi

1- kökenleri,

2- yapıları,

3- işlevleri açısından olmak üzere üç türlü sınıflandırılır:

1- Kökenleri açısından zarflar:

Zarflar kökenleri bakımından;

a- Yabancı kökenli zarflar,

b- Türkçe kökenli zarflar olarak ikiye ayrılır.

a- Yabancı kökenli zarflar:  Arap ve Fars dillerinden olduğu gibi geçmiş bulunan aynen, bazen, evvelâ, hâlâ, ilelebet, manidar, tuhaf, bari, beraber, beyhude, çabucak, hemen, henüz vb. zarflardır. Bunlar içinde yer yer Arapça - Farsça, Farsça- Arapça karışımı olanlar ile bu nitelikteki zarfların, Türkçe söz ve eklerle genişletilmiş olanları da vardır: belki, geçen hafta, geç vakit, hemencecik, ezberinden, fark ettirmeden, hayretle, manidar, pürhiddet, rahmetle vb.

b- Türkçe kökenli zarflar:

Bunların sayısı pek çoktur:

“açıkça, akşamdan, artık, baştan, bıldır, birdenbire, boşuna, azar azar, derken, öğle üstü, öylece, öylesine, sessizce, pırıl pırıl, uzun uzadıya, vızır vızır” vb.

2- Yapılan açısından zarflar:

Zarflar yapıları bakımından

a- basit (yalın) zarflar,

b- türemiş zarflar,

c- kelime grubu biçimindeki zarflar,

d- cümle yapısındaki zarflar

e- birleşik kelime yapısındaki zarflar olmak üzere beş alt sınıfa ayrılır.

a- Basit zarflar:

Bunlar kök ya da gövde durumundaki tek sözden oluşan zarflardır:

“ancak, asla, bazen, bazı bazı, çabuk, daha, derhal, elbette, evvelâ, geceleyin, hemen, hiç, sanki, sonra, şimdi, yine zaten” vb.

daha gelmedi, çabuk yıprandı, şimdi gidiyorum gibi.

b- Türemiş zarflar:

Bunlar kendi içinde:

1- addan türemiş zarflar,

2- fiilden türemiş zarflar olarak ikiye ayrılır.

1- Addan türemiş olan zarflar: addan ad çekimi ya da türetme ekleriyle türetilmiş olan zarflardır:

“birden, yeniden, ikide birde, boyuna, erkenden, dışarı, içeri, geceleyin, ilkin, bedence, ruhça, delicesine, şimdilik, açıkça, incecik, çabucak, birer birer, onurlu (yaşa-), günlerdir (bekle-) gibi.”

2- Fiilden türemiş olan zarflar ise, ya fiilden -ık /-uk, -gın /-gün ve - ma ekleriyle kurulmuş ad ve sıfatların zarfa dönüşmesi ile oluşmuştur. Yahut da zarf-fiil yapısında olan zarflardır:

“kapıyı açık bırak-, kesik kesik öksür-, kızgın davran-, duraklama yap-, silmece doldur-“ gibi örneklerdeki zarflar, fiilden türetilmiş ad ve sıfatların zarf olarak kullanılmasından oluşmuş şekillerdir. Ayrı ayrı otur-, geri gel-, ite kaka götür-, yine bulama-, atlayıp geç-, bilerek konuş-, bakınca anla-, yılmadan çalış-, yazarken hatırla-, baktıkça ferahla-, görür görmez tanı- gibi zarflar ise, zarf-fiil yapısında olan zarflardır.

c- Kelime grubu biçimindeki zarflar: Yapıca ad tamlaması, sıfat tamlaması, edat grubu, tekrar grubu, çıkma grubu, zarf-fiil grubu gibi kelime gruplarına dayanan zarflardır:

“akşam üstü (dön-), gece yarısı (ayrıl-), bir tuhaf (ol-), geçen yaz (git-), geçen yıl (ayni-), birkaç günden beri (görme-), öğleye doğru (var-), sabaha karşı (uyan-), elden geldiğince (çalış-), gide gele (yorul-), günü gününe (yetiştir-) uzaktan uzağa (duyul-) vb.”

d- Cümle yapısındaki zarflar: Bu yapıdaki zarflar, cümle yapısındaki bazı kısa anlatımların yargı bildirme özelliklerini yitirerek zarflaşmalarından oluşmuştur:

Gece olsun gündüz olsun onu aradı, Gel zaman git zaman oradan ayrıldı. Oldum bittim ondan çekinirim. Nereye baksam onu görür gibi oluyorum. Nasıl olsa bizi arayacak vb.

e- Birleşik kelime yapısındaki zarflar: Bu yapıdaki zarflar genellikle iki ayrı sözden oluştukları hâlde tek bir kavrama karşılık olan zarflardır:

“arada bir (uğra-), arasıra (gör-), birdenbire (irkil-), dörtnala (uzaklaş-), giderayak (incin-), karmakarışık (ol-), yanyana (otur-), yüzüstü bırak- vb.”

3- İşlevleri açısından zarflar:

Zarflar işlevleri açısından

a- zaman zarfları,

b- yer ve yön zarfları,

c- tarz zarfları,

d- azlık-çokluk zarfları,

e- soru zarfları, olmak üzere başlıca beşe ayrılır:

a- Zaman zarfları:

Zaman zarfları, fiildeki oluş ve kılışın zamanını, zaman içindeki yerini bildiren zarflardır:

“akşam, arasıra, dün, gece, sabahleyin, demincek, dünden, eskiden, ilkin, öğleyin, yanna kadar, öğleye doğru, neden sonra, şimdi, şimdilik, yıllardır, yıllar yılı vb.”

b- Yer ve yön zarfları:

Bu zarflar, fiildeki oluş ve kılışın yerini ve yönünü belirleyen zarflardır:

“ardında, aşağıda, boydan boya, dışarıda, geri geri, geride, geriden, geriye, gerisin geri, ileri, ileriden, ileriye doğru, ileri geri, önde, önünde, ötede, tepeden tırnağa, yanda, yanında, yanı başında, uzakta, uzaktan vb.”

c- Tarz zarfları:

Tarz zarfları, bir oluş ve kılışın niteliğini, yani nasıl yapıldığını bildiren zarflardır:

“alçak sesle konuş-, birden zıpla-, çığlık çığlığa koşuş-, hafifçe gülümse-, içten söyle-, öyle say-, yarım yamalak anlat-, yudum yudum iç-, bozulur gibi ol-, gelincik çiçeği gibi kızar-, beraber otur-, gerçekten sevin-, ruhça yadırga-, apansız yakalan-, damla damla biriktir-, bağıra bağıra konuş-, şöyle bir bak-“ örneklerinde görüldüğü gibi.

Tarz zarflarının yüklendiği görevler “benzerlik, birliktelik, dilek bildirme, sebep, görecelik, karşılaştırma, pekiştirme olasılık, sınırlama, yineleme, üleştirme gösterme” gibi çok çeşitli görevlerdir.

d-  Azlık-Çokluk zarfları:

Bunlar bir sıfatın, bir zarfın ya da fiildeki oluş ve kılışın ölçüsünü, miktarını ve derecesini bildiren zarflardır:

“az, çok, az çok, azıcık, aşağı yukarı, biraz, birazcık, defalarca, epey, epeyce, fazlasıyla, gayetle, kısmen, pek, oldukça, son derece vb.”

e- Soru zarfları:

Soru zarfları, fiildeki oluş ve kılışı soru yoluyla belirleyen zarflardır:

“hani? nasıl? ne? ne denli? ne biçimi? neden? nereden? ne kadar? niçin? gibi.”

Sen bu çalışmayı tek başına nasıl yetiştirebilirsin?

Neden burada yalnız başına oturuyorsun? Gelip aramıza katılsana!

Ben onun gitmediğini nereden bileyim? vb.