Fiilimsiler - Eylemsiler
Fiilimsiler
İsim - fiiller, Sıfat - fiiller, Bağ – fiiller
Sabah serinliğinde bağı dolaşıp kehribar renkli bir olgun üzüm salkımını, buğusu üstündeyken, kütürdeterek yiyebilen bir adam, kendini mesut addedebilir.
Refik Halit Karay
Şu metindeki dolaşıp, kütürdeterek, yiyebilen kelimeleri “dolaşmak”, “kütürdetmek” ve “yiyebilmek mastarlarından yapılmıştır.
Dilde doğrudan doğruya çekimli fiiller gibi vazife görmeyip cümle içinde isim, sıfat, bağ ve zarf olarak kullanılan birtakım kelimeler vardır ki bunlara Fiilimsiler denir.
Fiilimsiler üç grupta toplanır:
1- İsim - fiiller,
2- Sıfat - fiiller,
3- Bağ - fiiller.
İsim – Fiiller
Zaman ifade etmeyen ve fiillerin adları olan isim- fiiller üç türlüdür:
1- mek-mak ekiyle yapılanlar:görmek, sevmek, okumak, yazmak.
2- me ekiyle yapılanlar: gelme, gitme, okuma, yazma.
3- İş (ış; üş, uş) ekiyle yapılanlar: geliş, gidiş, yazış, görüş, okuyuş.
İsim-fiillerin cümledeki vazifesi:
İsim-fiiller, cümle içinde öbür isimler gibi takılar alabilirler:
Gelmek - gelmeğe, gelmekten
Gelme - gelmenin, gelmesi.
Geliş - gelişte, gelişi...
İsim-fiiller, cümle içinde öbür isimler gibi özne ve tümleç olabilirler:
Çalışmak hayatın şartıdır.
Kırlarda gezmeyi severim.
Onun gidişine çok üzüldüm.
İsim-fiillerin olumsuz şekilleri de vardır: yazmamak, gitmemek, yazmayış, gitmeyiş, görmeyiş, görmeme, bilmeme.
Sıfat Fiiller
Ahır ne bu cûşiş, ne bu eyyam kalır,
Hatırda ne canan, ne serencam kalır.
Son faslımızın şam-ı garibanında
Gül devrini hatırlatacak cam kalır.
Yahya Kemal Beyatlı
Cümlede sıfat vazifesini gören, fakat zamanla da ilgili, bulunan fiilimsilere sıfat-fiiller denir. Yukarıdaki rubaide gördüğünüz (hatırlatacak) kelimesi gibi.
Bunları zaman da ifade edeceklerine göre üçe ayırabiliriz:
1- Şimdiki zamana ait olan sıfat-filler:
a- en ekiyle:gelen, okuyan; görmiyen, bilmiyen, çıkmıyan.
b- r ekiyle yapılanlar :görür göz, çıkar yol.
Bunların olumsuzları mez ile yapılır: sönmez ateş, çıkmaz sokak.
2- Gelecek zamanı ifade edenler:
ecek ekiyle yapılır: gelecek yıl, görülecek is, tutulacak yol, kaçırılmayacak fırsat...
Bunların iyelik takıları almış şekilleri çok kullanılır; göreceğim iş, vereceğim haber, anlatacağım hikaye.
3- Geçmiş zaman ifade eden sıfat-fiiller:
a- miş ekiyle:durulmuş su, geçmiş' zaman, verilmiş söz, yontulmamış kalem...
a- dik ekiyle :tanıdık çocuk; söylenmedik söz.
Bunların da iyelik takılarım almış şekilleri çok kullanılır: geldiğim gün, içtiğimiz su, aldığım haber gibi.
Sıfat-fiiller bazen cümle içinde isim yerinde kullanılırlar: [Gelen gideni aratır].
Alıştırma:
Şu beyitlerdeki fiillerin çeşitlerini söyleyiniz:
Güzel düşün, iyi hisset, yanılma, aldanma,
Ne varsa doğrudadır. Doğruluk şaşar sanma!
Tevfik Fikret
Bedbaht ona derler ki, elinde cühelanın
Kahrolmak için kesb’-i kemal ü hüner eyler!
Şinasi
Bağ – Fiiller( Zarf Fiiller)
“Nakil-i hikaye Hüseyin Efendi, ki vezirin mahrem-i esrarı idi, bu hikayeyi işittikçe aklı başından gidip varıp Şeyhülilsam Yahya Efendiye şikayet ve arz-ı macera ettikçe Yahya Efendi hemen gözlerini açıp ellerini kaldırdı...”
Naima
Şu metinde gördüğümüz (işittikçe), (gidip), (varıp), (ettikçe), (açıp) kelimeleri fiil köklerine bazı ekler getirilerek yapılmış olan bağ-fillerdir.
Aralarında bir ilgi bulunan cümleleri birbirine bağ- lıyan ve fiil köklerine veya türlü fiil şekillerine getirilen eklerle yapılan fiilimsi kelimelere “Bağ-fiil”denir.
Yapılış bakımından bağ-fiilleri ikiye ayırabiliriz:
1- Fiil köklerinden türetilen bağ-fiiller.
2- Türlü fiil şekillerine getirilen ekler veya edatlarla yapılan bağ-fiiller.
Fiil köklerinden yapılanlar:
- ip ekiyle : gelip, yazıp, körüp, olup; yürüyüp, okuyup, söyleyip, anlatıp.
Bu bağ-fiil, iki işin aynı şahıs tarafından yapıldığını gösterir: Hasan, sabahleyin kitaplarını alıp okula gitti.
Bu bağ-fiilden sonra (ve) edatı kullanılmaz; çünkü bunda esasen “ve” manası vardır: .”Haşan -kitaplarını alıp ve okula gitti”denemez.
Bir cümlede birden ziyade (ip) li bağ-fiil kullanılması söze çirkinlik verir.
—eli, li beri, liden beri ile :
geleli, geleli beri, geleliden beri.
erek ekiyle: gelerek, yazarak.
Bu bağ-fiil, kendinden sonra gelen cümledeki işin ne suretle, ne halde yapıldığını veya yapılacağım gösterir “Beşiktaş’tan sandala binerek Üsküdar’a geçtim.”gibi.
İnce ekiyle : gelince, okuyunca, yazınca, görünce gibi.
Bu bağ-fiiller, birinci cümledeki iş yapılır yapılmaz, ikinci cümledeki işin yapıldığım veya yapılacağını gösterir: “Annen seni görünce kim bilir ne kadar sevinecek.”gibi.
inceye kadar: bilinceye kadar, okuyuncaya kadar...
Bu bağ-fiiller, ikinci cümledeki işin ne vakit biteceğini veya bitmekte olduğunu bildirirler:
“Şu yazımı yazıncaya kadar beni bekleyiniz!”gibi.
-meden önce ekiyle: gelmeden önce, yazmadan öiıce. -
İkinci cümledeki iş, birinci cümledeki işin yapıldığı zamandan önce yapılmışsa veya yapılacaksa bu iki cümle birbirine bu bağ-fiille bağlanır : “İnsan bir işe başlamadan önce uzun uzun düşünmelidir.”gibi.
Türlü fiil şekillerinden bazı ekler ve edatlarla yapılan bağ-fiiller:
Bu bağ-fiiller aşağıdaki eklerle yapılır:
1- -mek li isim-fiillere (sizin) eki getirilerek ters manalı, yani olumsuzluk bildiren bağ-fiiller yapılır :. görmeksizin, durmaksızın.
2- -mek’li isim-fiilllere (le, ile, üzere, için, beraber, suretiyle, vesilesiyle) gibi edatlar getirilerek yaplıır : görmekle, yazmakla, gitmek üzere, okumak için, düşünmekle beraber, okumak suretiyle, görmek vesilesiyle...
3- Tamlanan haline sokulan me’li isim-fiillerden sonra (dolayısıyla, yüzünden, den dolayı, rağmen) edatları getirilerek: gelmesi dolayısiyle,” gitmesi yüzünden, üzülmesinden dolayı, çalışmasına rağmen…
4- -miş’li ve ecek’li sıfat-fiillere “kadar”veya “derecede”kelimelerinden biri getirilerek : görmüş kadar, yazmış kadar, bayılacak kadar, düşünmeyecek derecede....
5- -r’li, miş’li sıfat-fiillere cesine. getirilerek: öldürüreesine, vururcasına, kırarcasına, yazmışçasına, okumuşçasma...
Not:
4 ve 5 inci şekillerde yapılanlar pek az kullanılır.
6- -dik’li sıfat-fiillere (çe) eki getirilerek: geldikçe, bildikçe, okudukça...
Bir iş her defa yapıldıkça başka bir iş de oluyor veya olacaksa böyle cümleler bu bağ-fiille bağlanır: “Sizi gördükçe pek seviniyorum.”gibi.
7- -dikli sıfat-fiillere (ten sonra) getirilerek: geldikten sonra, gittikten sonra...
İkinci cümledeki iş, birinci cümledeki işten sonra yapılmış veyahut yapılacaksa böyle cümleler bu bağ-fiille bağlanır : “İmtihanlarımızı güzelce verdikten sonra rahata kavuşuruz.”gibi.
8- -dik’li ve ecek’li sıfat-fiillere (i) getirilerek: geldiği, gördüğü, geleceği, yazacağı.
Not:
Yazdığım | Göreceğim |
Yazdığın | Göreceğin |
Yazdığı | Göreceği |
Yazdığımız | Göreceğimiz |
Yazdığınız | Göreceğiniz |
Yazdıkları | Görecekleri |
Bunlar, çok defa cümle içinde kendilerinden önce gelen kelimeye göre “tamlanan” (yani belirtilen); kendilerinden sonraki kelimeye göre de sıfat olurlar : “Arkadaşınızın yazdığı kitabı pek beğenmedim.” cümlesindeki (yazdığı) kelimesi (arkadaşınızın) kelimesine göre (tamlanan) dır; kitap kelimesine nazaran da sıfattır; (yazdığı kitap) bir sıfat tamlamasıdır.
9- -dik’li sıfat-fiillerden yapılan (geldiği, geleceği) gibi bağ-fiillere (inden, için, cihetle, vakit, halde) gibi kelimeler getirilerek sebep/ zaman, durum ifade eden bağ-fiiller yapılır: geldiğinden, çalışmadığından, okuyacağından,- gidemeyeceğin- den; uyuduğu için, gördüğü cihetle, kızdığı vakit, çalışmadığı halde... gibi.
10- -e’li bağ-fiillere (siye) eki getirilerek: öldüresiye, doyasıya...
11- -miş’li geçmiş, şimdiki zaman, gelecek zaman ve geniş zaman kiplerinin üçüncü şahıslarına (iken - ken) getirilerek: gelmişken, okuyorken, yazacakken, söylerken, gidiyorken, gidiyorlarken, gitmişlerken... gibi.
Not:
Fiilimsilerin cümle içindeki vazifeleri cümle bahsinde görülecektir.
Alıştırma:
Şu metindeki fiilleri ve bağ-fiilleri bulunuz ve bunların nasıl yapılmış olduklarını söyleyiniz:
Veznedar, lirayı aldı, evirdi, çevirdi, dudak büktü ve tekrar kadına uzatarak :
-Bir başkasını veriniz, dedi.
O zaman onun ayaklarının üzerinde sallandığını fark ettim. Çehresi birden sapsarı olmuştu. Veznedarla arasında üç, beş kelime teati edildi. Liranın bir yırtığı, bir noksanı varmış. Şu halde...
Öyle perişan, birden ayağının altında bir boşluk açılıyormuşçasna etrafında tutunacak bir yer ariyan gözlerle, öyle müzmahil idi ki, bu tek liranın kabul edilmemesine çare bulunamayacak bir musibet nazariyle baktığına şüphe olunamazdı.
Halit Ziya Uşaklıgil
Okuma:
İyi Türkçe
Bundan önceki bir yazımda “Doğru Türkçe” üzerinde durmuştum. Bugün de “iyi Türkçe” den söz açacağım. İyi Türkçe, doğru Türkçenin sanat yapıtına giden yolu üstündedir. Bir konu, doğru olarak türlü biçimlerde anlatılabilir.. Önemli olan, en iyi anlatımı, yani iyi Türkçeyi bulmaktır. (Çünkü doğru Türkçenin derece' derece kötüsü de olur.) İyi Türkçede dolambaçlı, karışık cümleler yoktur. Kelimeler, kavramları aşağı yukarı değil, tam olarak karşılar. Söz yapısı o kadar sağlam ve her şey o kadar yerli yerindedir ki okuyucular, bundan daha uygun bir anlatım bulunmaz kanısına ‘varırlar.
Şu da bilinmelidir ki bir konu, kafada adamakıllı olgunlaştırılmadan, derlenip toparlanmadan iyi Türkçe ile yazılamaz. -
İyi Türkçe yazmak, doğru Türkçe yazmaktan daha güçtür. Amma yazı yazacak her aydın buna ulaşmak, bunun için yorulmak, zorundadır. Türkçesi iyi olmayan yazı, kitap, - içindeki düşünceler, bilgiler ne kadar değerli olursa olsun- bir yana atılır.
Önce iyi Türkçe, sonra meslek bilgisi!
Ömer Asım Aksoy
Alıştırma:
İyi Türkçeden ne anlıyorsunuz? - Doğru Türkçe ile iyi Türkçe arasında ne fark vardır? - İyi Türkçe nasıl öğrenilir? - İyi Türkçe ile yazılmamış bir makale, yahut bir kitap, zevkle okunur mu? - İyi Türkçe nasıl elde edilir?
Alıştırma;
Türkün gazada vasfı:asker değil, gazanfer,
Çenginde bir gazanfer: olmaz mı hiç muzaffer?
Ahmet Şirani
Bu beytin ifade ettiği fikri bir kompozisyon vazifesi şeklinde genişleterek yazınız.
Alıştırma:
Şu metindeki fiil çeşitlerini ve fiilimsileri söyleyiniz :
Neşeli adam; çirkinliğe, intizamsızlığa, kayıtsızlığa gelemez. Gözünün alabildiği yerin güzel, elinin değdiği şeyin şirin, içine girdiği muhitin sıcak ve cana yakın olmasını ister. İstediğini bulamazsa, küsmez, bulduğunu istediği hale getirmeğe gayret eder. Bunun için emek sarf etmekten, kafasıyla ve eliyle uğraşmaktan çekinmez. Aza kanaati yoktur, çoğu bulamayınca da Öfkelenmez. Azı çok yapmağa kalkışır. Bu yolda kazandığı her muvaffakıyet, neşesini besler ve kuvvetlendirir.
Sabri Esat Siyavuşgil
- Ramazan İlbay
- Gösterim: 6945