Bir ismin söz içinde başka kelimelerle ilgilerini gösteren kelimelere. Edat denir: için, fakat, gibi, ile.
Edatlar daima ilgilerini belirttikleri isimden sonra gelirler. Her, edat kendine göre ismin belli bir çekim şeklini kabul eder. Edatları bu bakımdan üçe ayırabiliriz:
Yalın hal isteyen edatlar: Arı gibi, çocuklar için, fil kadar...
e- hali isteyen edatlar: Sabaha karşı...
den- hali isteyen edatlar: dağdan aşağı, Hasan’dan başka, evden içeri, benden önce, yemekten sonra gibi.
Alıştırma:
Aşağıdaki cümlelerde bulunan zarfları zamirleri ve edatları gösteriniz:
“Amcamla baham bugün Üsküdar’a gittiler. Çalışkan bir adam her istediğini elde eder. - Bahçemizde patates, bakla ve soğan yetiştirdik. - Yazıhanemin kilidi kırılmış. - Sizin geldiğinizi görmemiştim. - Bahçemiz küçük, fakat pek güzeldir. - Bugün okula gelemeyeceğim; çünkü sokağa çıkamayacak derecede hastayım, - İnsan için vatanının saadetini görmek kadar büyük bahtiyarlık olamaz. - İstiklal Savaşından sonra kazandığımız büyük zafer, bütün dünyayı hayrette bıraktı. 'Diyebiliriz' ki şimdiye kadar hiçbir vaka bizi bu derecede sevindirmemiştir. Biz, bu mesut günleri gördüğümüz için pek bahtiyarız.”
Edatlar:
Edatlar, yalnız başlarına anlamları olmayan, adlardan ve ad soylu kelime gruplarından sonra gelerek anlam açısından onlara sıkı sıkıya bağlanan, işlev açısından da eklendikleri kelimeler ile cümlenin öteki kelimeleri arasında çeşitli anlam ilişkileri kuran sözlerdir:
“gibi, kadar, için, ile, göre, -a doğru, başka, dolayı, beri, karşı, ötürü, öte, itibaren, nazaran” vb.
Edatların cümle içinde kurmuş oldukları anlam ilişkileri geçicidir. İşlev bakımından “benzerlik, beraberlik, başkalık, miktar, sebep, vasıta, zaman, yer ve yön gösterme” görevleri yaparlar.
Edatlar cümle içinde geçici birer görev yüklendikleri için, ad çekimi ekleri ile aralarında bir işlev ortaklığı ortaya çıkar. Ancak, ad çekimi ekleri birer ek oldukları hâlde, bunlar birer bağımsız kelime durumundadırlar. Edatlar birer edat olarak iyelik ve durum gösterme ekleri almazlar.
Türkçede edat türetmek için özel bir yol yoktur. Bu nedenle dilimiz edatları ya Arapça Farsça gibi başka dillerden almış ya da kalıplaşma yoluna başvurarak edat olmaya elverişli öteki gramer şekillerinden yararlanmıştır.
Edatların Sınıflandırılması:
Edatlar kendi içlerinde a) yapı ve kökenleri, b) kullanılış biçimleri, c) görevleri bakımından sınıflandırılabilir.
a- Edatlar kökenleri bakımından:
Türkçe kökenli edatlar ve yabancı kökenli edatlar olarak ayrılabilir. Türkçe kökenli olanlar da ad kökenli ve fiil kökenli olmak üzere yeniden ikiye ayrılır:
Ad ve fiil kökenli Türkçe edatlar:
Bu edatların ad kökenli olanları, adlara eklenen iyelik ya da durum eklerinin zamanla eklendikleri adla birlikte kaynaşıp kalıplaşmasından oluşmuştur:
gibi (kip + “ölçü”+ iyelik eki), için (uç “sebep” + Un vasıta durumu eki), başka (baş+ka yönelme durumu eki), bakıma (bak-ım+a), önce (ön+ce “eşitlik durumu eki) gibi. Bunlara ekleyeceğimiz beri, boyunca, dek, denli, doğru, sonra edatlan ile fiilden türemiş ile (il-e) “iliştirerek”), göre (gör-e “görerek, bakarak”), geçe (geç- e “geçerek”), aşın, diye, doğru, dolayı, karşı, ötürü gibi edatların durumu da aynıdır. Yalnız fiilden türemiş olanlar zarf-fiillerin kalıplaşmasından oluşmuştur.
Yabancı kökenli edatlar:
Dilimizdeki yabancı kökenli edatlann pek çoğu Arapçadan, birkaçı da Farsçadan geçmedir. Bunlar âsâ “gibi” (devâsâ “dev gibi”), maada “başka” (bundan maada), mertebe “derece, kadar” (bu mertebe), beraber (çocuklarıyla beraber), itibaren “başlayarak”, (bu günden itibaren), mukabil “karşılık” (buna mukabil), nazaran “bakarak, göre”, (bizlere nazaran), rağmen “karşın” (size rağmen) vb.
Bunların önemli bir kısmı artık bugün kullanımdan düşmüş ve yerine Türkçe karşılıklar girmiştir.
b- Kullanılış biçimleri bakımından edatlar:
Edatlar eklendikleri adlara ya yalın olarak ya da çeşitli çekim ekleri olarak gelirler. Bu nedenle onları kullanılış biçimleri açısından kendi içlerinde yalın durum isteyen edatlar, zamirlerden sonra ilgi durumu isteyen edatlar, yönelme ve çıkma durumu isteyen edatlar diye sınıflandırabiliriz:
“buz gibi, taş gibi, çalışmak için, yol için, gün aşırı, tebeşir ile, çocuk diye, el kadar, yetecek kadar, gitmek üzere, ayak üzeri; senin gibi, bunun gibi, bizim kadar, şunun için, devlete göre, okuyucuya göre, İstanbul’a kadar, emeğine karşılık, tepeden aşağı, dışarıdan içeri, bundan böyle, bundan öte, evden dışarı” vb.
c- Görevleri bakımından edatlar:
Edatlar bu bakımdan “ilgi, benzerlik, tıpkılık, denklik, birliktelik, vasıta, miktar, derece, uygunluk, nispet, karşılaştırma, zıtlık, yön gösterme, öncelik sonralık”, ilişkisi kuran edatlar olmak üzere çeşitli alt sınıflara ayrılabilir:
“babasına ait, konuya ilişkin, çocuklar gibi, çekilir gibi, yaprak misali, bundan gayri, kendisi ile, oyunla birlikte, tanımakla beraber, dün sabahki kadar, tüy kadar, şartlara göre, bilmediğin için, neden dolayı, bundan dolayı, gelmediğinden ötürü, bilindiği üzere, sana karşı, iyiliğe karşılık, ağzına kadar, dünden beri, yarından başlayarak, akşama doğru” vb.